ساجد و مسجود از جان بیخبر ** دیده از جان جنبشی واندک اثر910
Secde edenin de canından haberi yoktur, secde edilenin de... Ancak canından bir hareket ve azıcık bir eser görmüştür, işte o kadar!
دیده در وقتی که شد حیران و دنگ ** که سخن گفت و اشارت کرد سنگ
Şaşırıp kaldığı sıralarda taşın söz söylediğini, işarette bulunduğunu görmüşte büsbütün hayretlere dalmıştır!
نرد خدمت چون بنا موضع بباخت ** شیر سنگین را شقی شیری شناخت
O kötü kişi, ibadet tavlasını yerinde oynamamıştır da bu yüzden taştan aslanı sahici aslan sanmıştır.
از کرم شیر حقیقی کرد جود ** استخوانی سوی سگ انداخت زود
Hakiki aslan da, kereminden cömertlik etmiş, hemencecik köpeğin önüne bir kemik fırlatıp atmış...
گفت گرچه نیست آن سگ بر قوام ** لیک ما را استخوان لطفیست عام
O köpek, doğru özlü değil ama bizim kemik verişimiz umumî bir lütûftur, demiştir!
قصهی یاری خواستن حلیمه از بتان چون عقیب فطام مصطفی را علیهالسلام گم کرد و لرزیدن و سجدهی بتان و گواهی دادن ایشان بر عظمت کار مصطفی صلیالله علیه و سلم
Halime’nin Mustafa aleyhisselâm’ı sütten kesince kaybetmesi ve putlardan yardım istemesi, putların titreyip secdeye kapanmaları, Mustafa sallallahu aleyhi vesellem’in ululuğuna şahadet etmeleri
قصهی راز حلیمه گویمت ** تا زداید داستان او غمت915
Sana Halime’nin gizli hikâyesini söyleyeyim de gönlünden gam gitsin!
مصطفی را چون ز شیر او باز کرد ** بر کفش برداشت چون ریحان و ورد
Mustafa’yı sütten kesince fesleğen ve gül gibi elini alıp bağrına basarak...
میگریزانیدش از هر نیک و بد ** تا سپارد آن شهنشه را به جد
Her iyi ve kötüden kaçırıp esirgeyerek o padişahlar padişahını atasına teslim etmek üzere Mekke’ye geldi.
چون همی آورد امانت را ز بیم ** شد به کعبه و آمد او اندر حطیم
O emaneti, zayi etmeden korkarak Kâbe’ye geldi, Hatîm’e girdi.
از هوا بشنید بانگی کای حطیم ** تافت بر تو آفتابی بس عظیم
Fakat bu sırada havadan “Ey Hatîm, sana pek büyük bir güneş doğdu...