-
یا نهان شد در پس چیزی و یا ** از ویش پوشید دامان خدا 100
- Ya bir şeyin ardında gizlendi, yahut da Allah eteği Mustafa’yı ondan gizledi.
-
صبغة الله گاه پوشیده کند ** پردهی بیچون بر آن ناظر تند
- Allah boyası, bazen örter, neliksiz niteliksiz Allah perdesini, bakanın önüne örüverir.
-
تا نبیند خصم را پهلوی خویش ** قدرت یزدان از آن بیشست بیش
- Bu suretle düşmanını kendi yanındayken bile göstermez. Allah kudreti, bundan da artık, bundan da üstün.
-
مصطفی میدید احوال شبش ** لیک مانع بود فرمان ربش
- Mustafa onun geceki halini görüyordu. Fakat Allah fermanı,
-
تا که پیش از خبط بگشاید رهی ** تا نیفتد زان فضیحت در چهی
- Ona hatasını bildirmeden bir yol açmasına, o kötülükle bir kuyuya düşmesine mani olmaktaydı.
-
لیک حکمت بود و امر آسمان ** تا ببیند خویشتن را او چنان 105
- Allah hikmeti ve gökten inen emir, onun kendisini o halde görmesini istemekteydi.
-
بس عداوتها که آن یاری بود ** بس خرابیها که معماری بود
- Nice düşmanlıklar vardır ki dostluğa çıkar. Nice yıkılmalar vardır ki yapılmaya döner.
-
جامه خواب پر حدث را یک فضول ** قاصدا آورد در پیش رسول
- Bir herzevekil, o pis yatağı, inadına Peygamberin yanına getirdi.
-
که چنین کردست مهمانت ببین ** خندهای زد رحمةللعالمین
- Ve gör hele, konuğun bu işi işlemiş dedi. Alemlere rahmet olan Mustafa, bir güldü.
-
که بیار آن مطهره اینجا به پیش ** تا بشویم جمله را با دست خویش
- Getir o ibriği dedi, hepsini kendi elimle yıkayayım dedi.