-
در دباغی گر خلق پوشید مرد ** خواجگی خواجه را آن کم نکرد
- Bir adam tabak olsa da tabaklık sanatını yaparken kirli bir hırka giyse bu hırka, onun zenginliğini ululuğunu azaltmaz ki.
-
وقت دم آهنگر ار پوشید دلق ** احتشام او نشد کم پیش خلق 1060
- Demirci, demir döverken yırtık pırtık bir elbiseye bürünse halk yanında itibarı eksilmez ki.
-
پس لباس کبر بیرون کن ز تن ** ملبس ذل پوش در آموختن
- Şu halde kibir elbisesini bedeninden çıkar. Bir şey belleyip öğrenme hususunda aşağılık bir elbiseye bürün.
-
علم آموزی طریقش قولی است ** حرفت آموزی طریقش فعلی است
- Bilgi sahibi olmanın yolu sözledir. Sanat bellemenin yolu işle.
-
فقر خواهی آن به صحبت قایمست ** نه زبانت کار میآید نه دست
- Yokluk istiyorsan o, konuşup görüşmeyle kaimdir. Bu hususta ne dilin işe yarar ne elin.
-
دانش آن را ستاند جان ز جان ** نه ز راه دفتر و نه از زبان
- Can yokluk bilgisini bir candan beller. Bu bilgi ne defterden bellenir, ne dilden!
-
در دل سالک اگر هست آن رموز ** رمزدانی نیست سالک را هنوز 1065
- O rumuz, yolcunun gönlünde varsa, ben de remizler bilirim derse yolcu, henüz remizleri bilmiyor demektir.
-
تا دلش را شرح آن سازد ضیا ** پس الم نشرح بفرماید خدا
- Yolcunun gönlü açılır,nurlanırsa o vakit Tanrı, “senin göğsünü açmadık mı? Seni ferahlandırmadık mı?” buyurur.
-
که درون سینه شرحت دادهایم ** شرح اندر سینهات بنهادهایم
- Senin içini açtık göğsünü ferahlattık.
-
تو هنوز از خارج آن را طالبی ** محلبی از دیگران چون حالبی
- Sense hala onu dışarıdan istemektesin. Süt sağılan yer, sensin de sen, başkalarının süt sağmasını bekliyorsun.