دیو چون عاجز شود در افتتان ** استعانت جوید او زین انسیان
Şeytan birisini kandırma da aciz oldu mu bu çeşit insanlardan yardım ister.
که شما یارید با ما یاریی ** جانب مایید جانب داریی
Siz dostsunuz, bize dostlukta bulunan, bizdensiniz, bizim tarafımızı tutun derler.
گر کسی را ره زنند اندر جهان ** هر دو گون شیطان بر آید شادمان
Alemde birisinin yolunu kestiler, birini azdırıp yoldan çıkardılar mı iki cinsten olan şeytanlar da sevinirler.
ور کسی جان برد و شد در دین بلند ** نوحه میدارند آن دو رشکمند
Birisi imanla can verdi, dinde mertebesi yüceldi mi iki bölük de feryada, ağlayıp bağırmaya koyulur.
هر دو میخایند دندان حسد ** بر کسی که داد ادیب او را خرد 1225
Bir edep sahibi birisine akıl verdi, onu doğru yola getirdi mi iki bölük de dişlerini çiğnemeye hayıflanmaya başlarlar.
پرسیدن آن پادشاه از آن مدعی نبوت کی آنک رسول راستین باشد و ثابت شود با او چه باشد کی کسی را بخشد یا به صحبت و خدمت او چه بخشش یابند غیر نصیحت به زبان کی میگوید
Padişahın, peygamberlik davasına kalkışan kişiye “Doğru peygamber olan, adama ne bağışlar, yahut kendisiyle görüşen ve ona hizmet eden kişiler, dille verilen öğütten başka ondan ne ihsan elde ederler?” diye sorması
شاه پرسیدش که باری وحی چیست ** یا چه حاصل دارد آن کس کو نبیست
Padişah söyle bakalım bari, vahiy nedir, yahut da peygamber olan, ne elde eder? Diye sordu.
گفت خود آن چیست کش حاصل نشد ** یا چه دولت ماند کو واصل نشد
Adam dedi ki: Ne vardır ki peygamber, onu elde etmesin, yahut ne devlet kalmıştır ki peygamber ona ulaşmış bulunmasın?
گیرم این وحی نبی گنجور نیست ** هم کم از وحی دل زنبور نیست
Tutalım ki bu peygambere gelen vahiy, Tanrı sırlarının hazinesi değil, bal arısının gönlüne gelen vahiyden de aşağı değil ya.
چونک او حی الرب الی النحل آمدست ** خانهی وحیش پر از حلوا شدست
“Tanrı bal arısına vahiy etti” ayetine gelince onun vahiy evi tatlılarla doldu.
او به نور وحی حق عزوجل ** کرد عالم را پر از شمع و عسل 1230
O yüce ve ulu Tanrı’nın vahiy nuru ile alemi mum ve balla doldurdu.