-
کر بخندد همچو ایشان آن زمان ** بیخبر از حالت خندندگان 1275
- Onlar gibi o da güler, güler ama öbür gülenlerin halinden haberi yoktur.
-
باز وا پرسد که خنده بر چه بود ** پس دوم کرت بخندد چون شنود
- Neden güldünüz diye sorar, anlayınca ikinci defa gülmeye başlar.
-
پس مقلد نیز مانند کرست ** اندر آن شادی که او را در سرست
- Mukallit de kendisindeki neşeyle aynen sağıra benzer.
-
پرتو شیخ آمد و منهل ز شیخ ** فیض شادی نه از مریدان بل ز شیخ
- Şeyhin ışığı vurur, meşrebi akseder, müritlere bir neşe feyzidir gelir. Fakat bu feyiz müritlerden değildir, şeyhtendir.
-
چون سبد در آب و نوری بر زجاج ** گر ز خود دانند آن باشد خداج
- Bu hal, suda duran sepete, cama vuran ışığa benzer. Bu hali, kendilerinden bilirlerse noksanlıktır.
-
چون جدا گردد ز جو داند عنود ** که اندرو آن آب خوش از جوی بود 1280
- Irmaktan çıkarıldı mı o inatçı, ondaki suyun, dereden olduğunu anlar bilir.
-
آبگینه هم بداند از غروب ** که آن لمع بود از مه تابان خوب
- Cam da, ay batınca o ışığın, aydın aydan olduğunu anlar.
-
چونک چشمش را گشاید امر قم ** پس بخندد چون سحر بار دوم
- “Kalk” emri, gözünü açtı mı seher gibi ikinci defa güler.
-
خندهش آید هم بر آن خندهی خودش ** که در آن تقلید بر میآمدش
- Bu sefer o taklit alemindeki gülüşüne güleceği gelir, tatlı tatlı güler.
-
گوید از چندین ره دور و دراز ** کین حقیقت بود و این اسرار و راز
- Der ki: Bunca uzun ve uzak yollardan geldim. Hakikat, hep bu hakikatmış, sırlar; hep bu sırlar.