-
چون بجست از واقعه آمد به خویش ** حیرت او دم به دم میگشت بیش
- Uykudan uyanıp kendine gelince şaşkınlığı an be an artıyordu.
-
در چله کس نی که گردد عقده حل ** جز که درگاه خدا عز و جل 1450
- Çilede kimse yoktu ki düğümü çözsün? Bu işi ancak yüce ve ulu Tanrı tapısından halledebilirdi.
-
گفت یا رب زین شکال و گفت و گو ** در چله وا ماندهام از ذکر تو
- Dedi ki: Yarabbi, bu müşkül is, bu dedikodu nedir? Çilemde şaşırdım seni zikretmeden kaldım.
-
پر من بگشای تا پران شوم ** در حدیقهی ذکر و سیبستان شوم
- Kanadımı aç da uçayım, zikir bahçesine ve elmalıklarına gideyim.
-
آمدش آواز هاتف در زمان ** که آن مثالی دان ز لاف جاهلان
- Hatiften derhal ses geldi: Bu, bil ki bilgisizlerin lafına benzer.
-
کز حجاب و پرده بیرون نامده ** چشم بسته بیهده گویان شده
- Örtüden, perdeden dışarı çıkmamış, gözü bağlı. Fakat yine de beyhude yere söylenip durur.
-
بانگ سگ اندر شکم باشد زیان ** نه شکارانگیز و نه شب پاسبان 1455
- Ana karnında köpek enciğinin havlaması beyhudedir. Ne ava yarar, ne gece bekçiliğine.
-
گرگ نادیده که منع او بود ** دزد نادیده که دفع او شود
- Kurt görmemiş ki onu kovsun. Hırsız gelmemiş ki onu kovalasın.
-
از حریصی وز هوای سروری ** در نظر کند و بلافیدن جری
- Harislikten ve baş olma sevdasından bakışı görgüsüzdü, fakat laf söylemede atılgan.
-
از هوای مشتری و گرمدار ** بی بصیرت پا نهاده در فشار
- Müşteri bulma havasına kapılmış, hararetli bir halde, fakat gözü kapalı olarak işe girişmiş.