-
کعبهی درویش بودی کوی او ** آمدندی مستمندان سوی او 1475
- Civarı yoksullarla Kâbe kesilmişti. Bir şey umanlar hep onun civarına gelirlerdi.
-
هم ز خوشه عشر دادی بیریا ** هم ز گندم چون شدی از که جدا
- Riyasız olarak mahsulünün onda birini verir, buğday samandan ayrıldı mi tekrar,
-
آرد گشتی عشر دادی هم از آن ** نان شدی عشر دگر دادی ز نان
- Öğütülüp un haline geldi mi, ekmek pişirildi mi yine onda birini verirdi.
-
عشر هر دخلی فرو نگذاشتی ** چارباره دادی زانچ کاشتی
- Her elde ettiğinin onda birini verir, ektiğinin öşrünü dört kere yoksullara dağıtırdı.
-
بس وصیتها بگفتی هر زمان ** جمع فرزندان خود را آن جوان
- O, yiğit her zaman bütün oğullarına vasiyetlerde bulunur;
-
الله الله قسم مسکین بعد من ** وا مگیریدش ز حرص خویشتن 1480
- Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için benden sonra hırsınıza uyup yoksulların hakkını vermemezlikte bulunmayın.
-
تا بماند بر شما کشت و ثمار ** در پناه طاعت حق پایدار
- Bu onda birleri verin de Tanrı koruması ile mahsulünüz elinizde kalsın.
-
دخلها و میوهها جمله ز غیب ** حق فرستادست بیتخمین و ریب
- Tahmine şüpheye hacet yok, mahsulleri gayp âleminden veren de Tanrıdır, meyveleri veren de.
-
در محل دخل اگر خرجی کنی ** درگه سودست سودی بر زنی
- Gelir zamanında harcedersen bu harcetmen, kar kazancıdır, kar edersin.
-
ترک اغلب دخل را در کشتزار ** باز کارد که ویست اصل ثمار
- Köylünün çoğu tarlasından elde ettiği tohumu yine eker.