-
معدن رحم اله آمد ملک ** گفت چون ریزم بر آن ریش این نمک
- Melek, Tanrı merhametinin madenidir. Dedi ki: Şimdi ben şu yaranın üstüne nasıl tuz ekeyim?
-
همچنانک معدن قهرست دیو ** که برآورد از نبی آدم غریو 1590
- Nitekim Şeytan da kahır madenidir. Adem oğullarından bu yüzden feryat eder.
-
سبق رحمت بر غضب هست ای فتا ** لطف غالب بود در وصف خدا
- Yiğidim, merhamet, gazaptan fazladır, gazaba üstündür. Tanrı sıfatlarından lütuf, kahrın üstündedir.
-
بندگان دارند لابد خوی او ** مشکهاشان پر ز آب جوی او
- Kullar da onun huyundadır, tulumlar onun suyu ile doludur.
-
آن رسول حق قلاوز سلوک ** گفت الناس علی دین الملوک
- O Tanrı Resulü, o sülük kılavuzu “İnsanlar padişahların dinindedir” demiştir.
-
رفت میکائیل سوی رب دین ** خالی از مقصود دست و آستین
- Mikail, din rabbinin tapısına, eli yeni boş olarak gitti.
-
گفت ای دانای سر و شاه فرد ** خاک از زاری و گریه بسته کرد 1595
- Dedi ki: Ey sırları bilen tek padişah, toprak ağlayıp inledi, yolumu bağladı benim.
-
آب دیده پیش تو با قدر بود ** من نتانستم که آرم ناشنود
- Senin yanında gözyaşının bir değeri vardır. İşitmezlikten gelemedim.
-
آه و زاری پیش تو بس قدر داشت ** من نتانستم حقوق آن گذاشت
- Ahın feryadın sence yüce bir değeri var. O hukuku terk etmek elimden gelmedi.
-
پیش تو بس قدر دارد چشم تر ** من چگونه گشتمی استیزهگر
- Sence yaşlı gözün pek değeri var. Artık ben, nasıl inat edebilirdim?