-
تلخ نبود پیش ایشان مرگ تن ** چون روند از چاه و زندان در چمن
- Onlarca bedene ait olan ölüm, acı değildir. Çünkü onlar, kuyudan, zindandan çayırlığa, çimenliğe gidiyorlar.
-
وا رهیدند از جهان پیچپیچ ** کس نگرید بر فوات هیچ هیچ
- Bu ıstıraplarla dolu alemden kurtuluyorlar. İnsan bir hiçin kayboluşuna ağlar mı?
-
برج زندان را شکست ارکانیی ** هیچ ازو رنجد دل زندانیی 1715
- Padişaha mensup birisi zindanın burcunu yıksa zindandakinin gönlü, ona incinir mi?
-
کای دریغ این سنگ مرمر را شکست ** تا روان و جان ما از حبس رست
- Yazık, şu mermer taşı kırdı da canımızı, ruhumuzu hapisten kurtardı.
-
آن رخام خوب و آن سنگ شریف ** برج زندان را بهی بود و الیف
- O güzelim mermer, o yüce taş, zindanın burcuna ne yakışıyordu, ne de güzel uymuştu.
-
چون شکستش تا که زندانی برست ** دست او در جرم این باید شکست
- Nasıl oldu da kırdı, beni de hapisten kurtardı? Bu suça karşılık elini kırmalı onun der mi?
-
هیچ زندانی نگوید این فشار ** جز کسی کز حبس آرندش به دار
- Hapisten çıkarılıp dar ağacına götürülen kişiden başka hiçbir mahpus böyle saçma bir söz söylemez.
-
تلخ کی باشد کسی را کش برند ** از میان زهر ماران سوی قند 1720
- Birisine, yılan zehrinden kurtarıp şeker verseler bu hal, o adama hiç acı gelir mi?
-
جان مجرد گشته از غوغای تن ** میپرد با پر دل بیپای تن
- Can beden kavgasından kurtulur. Beden ayağı olmaksızın gönül kanadıyla uçmaya başlar.
-
همچو زندانی چه که اندر شبان ** خسپد و بیند به خواب او گلستان
- Hani zindanın kuyusuna hapsedilen adamın uyuyup rüyasında gül bahçesini görmesi gibi.