English    Türkçe    فارسی   

5
1816-1825

  • می‌برندش می‌سپوزندش به نیش  ** که برو ای سگ به کهدانهای خویش 
  • Onu, yürü ey köpek, samanlığına gir diye sürerler, ellerindeki mızraklarla dürterler.
  • می‌کشد پا بر سر هر راه او  ** تا بود که بر جهد زان چاه او 
  • O, her yol basında ayağını sürür, belki o kuyudan kurtulurum ümidine düşer.
  • منتظر می‌ایستد تن می‌زند  ** در امیدی روی وا پس می‌کند 
  • Bekleyerek durur, susar, bir ümide kapılıp yüzünü geriye çevirir.
  • اشک می‌بارد چون باران خزان  ** خشک اومیدی چه دارد او جز آن 
  • Güz yağmurları gibi gözyaşı döker, ümidi kurumuştur, ondan başka elinden ne gelir?
  • هر زمانی روی وا پس می‌کند  ** رو به درگاه مقدس می‌کند  1820
  • Her an yüzünü geriye çevirir, Tanrı’nın mukaddes tapısına yönelir.
  • پس ز حق امر آید از اقلیم نور  ** که بگوییدش کای بطال عور 
  • Derken Tanrı’dan “Ey nur ülkesinin melekleri, ona ey iyi huylardan çırılçıplak tembel” deyin.
  • انتظار چیستی ای کان شر  ** رو چه وا پس می‌کنی ای خیره‌سر 
  • Ey şer madeni, ne bekliyorsun? A şaşkın neden yüzünü geriye çeviriyorsun?
  • نامه‌ات آنست کت آمد به دست  ** ای خدا آزار و ای شیطان‌پرست 
  • İşte defterin, eline gelen defter a Tanrı inciten a Şeytana tapan!
  • چون بدیدی نامه‌ی کردار خویش  ** چه نگری پس بین جزای کار خویش 
  • Yaptığın şeylerin yazılı olduğu defteri gördün ya. Ne bakıyorsun Artık, yaptığının cezasını gör.
  • بیهده چه مول مولی می‌زنی  ** در چنین چه کو امید روشنی  1825
  • Beyhude yere emekleyip duruyorsun? Böyle bir kuyuda aydınlık ümidi nerede?