-
آتشی کز شعلهاش کمتر شرار ** میبسوزد جرم و جبر و اختیار
- Öyle bir ateş yakalım ki yalımındaki değersiz kıvılcım bile suçu da yaksın, cebri de, ihtiyari da.
-
شعله در بنگاه انسانی زنیم ** خار را گلزار روحانی کنیم 1850
- İnsan ağırlıklarının bulunduğu yere bir yalım salalım da dikeni ruhani bir gül bahçesi haline getirelim.
-
ما فرستادیم از چرخ نهم ** کیمیا یصلح لکم اعمالکم
- Biz dokuzuncu kat gökten “Sizin isinizi düzeltir” kimyasını gönderdik.
-
خود چه باشد پیش نور مستقر ** کر و فر اختیار بوالبشر
- Artık o ebedi ve daimi nur karşısında insanlar babasının debdebesi ve ihtiyarı nedir ki?
-
گوشتپاره آلت گویای او ** پیهپاره منظر بینای او
- Onun söyleyen dili, bir et parçası, gören gözü bir et lokması.
-
مسمع او آن دو پاره استخوان ** مدرکش دو قطره خون یعنی جنان
- Duyan kulağı, iki parça kemikten, anlayan kalbi iki kahra kanan ibaret.
-
کرمکی و از قذر آکندهای ** طمطراقی در جهان افکندهای 1855
- Sen pisliklerle dopdolu bir kurtcağızsın. Fakat cihana bir gürültü saldın.
-
از منی بودی منی را واگذار ** ای ایاز آن پوستین را یاد دار
- Meniden yaratıldın, benliği bırak. Ey Eyaz, çarığı hatırla.
-
قصهی ایاز و حجره داشتن او جهت چارق و پوستین و گمان آمدن خواجه تاشانس را کی او را در آن حجره دفینه است به سبب محکمی در و گرانی قفل
- Eyaz'ın çarık ve postunu koyduğu bir odası vardı. Kapısı sağlam ve kilitli olduğu için kapı yoldaşları, orada bir define var sanırlardı.
-
آن ایاز از زیرکی انگیخته ** پوستین و چارقش آویخته
- Eyaz, pek akıllı, fikirli olduğundan postu ile çarığını bir odaya asmıştı.
-
میرود هر روز در حجرهی خلا ** چارقت اینست منگر درعلا
- Her gün o boş odaya gider, kendi kendisine Ululanma derdi, işte çağırın şu.