English    Türkçe    فارسی   

5
2131-2140

  • فرش سوزان سردی از جالس برد  ** فرش افسرده حرارت را خورد 
  • Sıcak döşeme, üstüne oturanın soğukluğunu alır, soğuk döşeme hararetini alır.
  • دوست بینی از تو رحمت می‌جهد  ** خصم بینی از تو سطوت می‌جهد 
  • Dost görürsen sevgin kaynar, düşman görürsen kızar, öfkelenirsin.
  • ای ایاز این کار را زوتر گزار  ** زانک نوعی انتقامست انتظار 
  • Ey Eyaz, bu işi çabuk bitir. Çünkü bu, bir çeşit öç almadır ki beklenmekte.
  • تعجیل فرمودن پادشاه ایاز را کی زود این حکم را به فیصل رسان و منتظر مدار و ایام بیننا مگو کی الانتظار موت الاحمر و جواب گفتن ایاز شاه را 
  • Padişahın, Eyaz’a, çabuk bu hükmü bitir, bekleme. “Günler aramızdadır, bazen bize yardım eder, bazen size”deme. Çünkü bekleyiş, ölümden beterdin diye acele etmesini emir buyurması ve Eyaz’ın cevabı
  • گفت ای شه جملگی فرمان تراست  ** با وجود آفتاب اختر فناست 
  • Eyaz, padişahım dedi, bütün ferman senin. Güneş varken yıldız görünmez.
  • زهره کی بود یا عطارد یا شهاب  ** کو برون آید به پیش آفتاب  2135
  • Zühre, Utarit, yahut da şahap ne oluyor ki güneş varken görünebilsin.
  • گر ز دلق و پوستین بگذشتمی  ** کی چنین تخم ملامت کشتمی 
  • Hırkamla postumdan geçebilseydim hiç böyle kınama tohumu eker miydim?
  • قفل کردن بر در حجره چه بود  ** در میان صد خیالیی حسود 
  • Odanın kapısındaki kilidi açmak da neydi? Hayale kapılan yüzlerce hasetçi bundan ne umuyordu?
  • دست در کرده درون آب جو  ** هر یکی زیشان کلوخ خشک‌جو 
  • Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
  • پس کلوخ خشک در جو کی بود  ** ماهیی با آب عاصی کی شود 
  • Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
  • بر من مسکین جفا دارند ظن  ** که وفا را شرم می‌آید ز من  2140
  • Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır.