-
جان هر دری دل هر دانهای ** میرود در جو چو داروخانهای
- Her incinin canı, her tanenin gönlü, bir eczane gibi olan suda yürür durur.
-
زو یتیمان زمین را پرورش ** بستگان خشک را از وی روش 215
- Yeryüzü yetimlerini o besler, kuruyup kalmış kişileri o yürütür.
-
چون نماند مایهاش تیره شود ** همچو ما اندر زمین خیره شود
- Fakat mayası bitti mi bunalır, yeryüzünde bizim gibi şaşırır kalır.
-
استعانت آب از حق جل جلاله بعد از تیره شدن
- Suyun bulandıktan sonra ulu Allah’dan yardım dilemesi
-
ناله از باطن برآرد کای خدا ** آنچ دادی دادم و ماندم گدا
- İçten feryada başlar; Yarabbi, bana ne verdiysen verdim, yoksul kaldım.
-
ریختم سرمایه بر پاک و پلید ** ای شه سرمایهده هل من مزید
- Sermayemi temize pise döktüm sarf ettim. Ey sermaye veren, daha yok mu?
-
ابر را گوید ببر جای خوشش ** هم تو خورشیدا به بالا بر کشش
- Allah buluta onu iyi bir yere götür der. Güneşe de ey güneş der onu yukarıya çek!
-
راههای مختلف میراندش ** تا رساند سوی بحر بیحدش 220
- Onu türlü türlü yollara sürer, nihayet ucu bucağı olmayan denize ulaştırır.
-
خود غرض زین آب جان اولیاست ** کو غسول تیرگیهای شماست
- Bu sudan maksat velilerin canıdır. O can, sizin kirliliklerinizi iyiden iyiye yıkar, arıtır.
-
چون شود تیره ز غدر اهل فرش ** باز گردد سوی پاکی بخش عرش
- Yeryüzündekilerin hıyanetliklerinden bunaldı mı yine arşa, temizlik bağışlayana gider.
-
باز آرد زان طرف دامن کشان ** از طهارات محیط او درسشان
- Yine o taraftan eteğini çeke çeke gelir, o okyanusun temizliklerinden yeryüzündekilere ders vermeye koşar.