-
آه کردم چون رسن شد آه من ** گشت آویزان رسن در چاه من
- Ah ettim, ahım bir ipe döndü, düştüğüm kuyuya sarktı.
-
آن رسن بگرفتم و بیرون شدم ** شاد و زفت و فربه و گلگون شدم
- O ipe sarıldım, dışarı çıktım. Neşelendim, ferahladım, semirdim, benzim kırmızılaştı.
-
در بن چاهی همیبودم زبون ** در همه عالم نمیگنجم کنون
- Kuyunun dibinde zebun bir haldeydim, şimdi bütün âleme sığmıyorum.
-
آفرینها بر تو بادا ای خدا ** ناگهان کردی مرا از غم جدا
- Şükürler olsun sana yarabbi. Beni ansızın gamdan kurtardın.
-
گر سر هر موی من یابد زبان ** شکرهای تو نیاید در بیان 2315
- Tenimin her kılında bir dil olsa da hepsiyle sana şükretmeye kalkışsam yine şükründen âcizim.
-
میزنم نعره درین روضه و عیون ** خلق را یا لیت قومی یعلمون
- Şu bahçede, şu ırmakların kıyısında halka "Keşke kavmim bilseydi, Tanrı beni ne yüzden yarlığadı" diye nara atmaktayım dedi.
-
باز خواندن شهزاده نصوح را از بهر دلاکی بعد از استحکام توبه و قبول توبه و بهانه کردن او و دفع گفتن
- Sultanın, Nasuh'u tövbesinden ve tövbesinin kabul edilmesinden sonra tekrar tellâklığa çağırması, ve onun bahaneler bularak gitmemesi
-
بعد از آن آمد کسی کز مرحمت ** دختر سلطان ما میخواندت
- Ondan sonra birisi gelip Nasuh'a iltifat ederek dedi ki: Padişahımızın kızı, seni çağırıyor.
-
دختر شاهت همیخواند بیا ** تا سرش شویی کنون ای پارسا
- Ey temiz kişi, padişahın kızı seni istemede, gel de başını yıka.
-
جز تو دلاکی نمیخواهد دلش ** که بمالد یا بشوید با گلش
- Gönlü, senden başka bir tellâk istemiyor. Onu ovmak, kille yıkamak, senin işin.
-
گفت رو رو دست من بیکار شد ** وین نصوح تو کنون بیمار شد 2320
- Nasuh, yürü yürü dedi, elim işten kurtuldu benim. Senin Nasuh'un hastalandı şimdi.