-
زان نوا بیزارم و زان زخم زشت ** هرکه خواهد عافیت دنیا بهشت
- O gıdadan da bizarım, o çirkin yaradan da. Afiyet dileyen, dünyayı terk eder.
-
ناپسندیدن روباه گفتن خر را کی من راضیم به قسمت
- Eşeğin, ben kısmetime razıyım deyip tilkinin sözünü beğenmemesi
-
گفت روبه جستن رزق حلال ** فرض باشد از برای امتثال
- Tilki dedi ki: Tanrı emrine uyup helâl rızık aramak farzdır.
-
عالم اسباب و چیزی بیسبب ** مینباید پس مهم باشد طلب
- Bu âlem, sebepler âlemidir. Sebepsiz hiçbir şey elde edilmez, şu halde mutlaka dilemek lâzımdır.
-
وابتغوا من فضل الله است امر ** تا نباید غصب کردن همچو نمر
- Tanrı "Allah'ın ihsanını dileyin" diye emretti. Kaplan gibi kaçmak caiz değildir.
-
گفت پیغامبر که بر رزق ای فتی ** در فرو بستهست و بر در قفلها 2385
- Peygamber, rızık için "Kapısı bağlıdır, kapısında da kilit var" buyurmuştur.
-
جنبش و آمد شد ما و اکتساب ** هست مفتاحی بر آن قفل و حجاب
- O kilidin anahtarı bizim hareketimiz, gelip gitmemiz ve kazancımızdır.
-
بیکلید این در گشادن راه نیست ** بیطلب نان سنت الله نیست
- Bu kapının anahtarsız açılmasına yol yok. İstemeden ekmek vermek, Tanrının âdeti değildir.
-
جواب گفتن خر روباه را
- Tilkiye eşeğin cevap vermesi
-
گفت از ضعف توکل باشد آن ** ورنه بدهد نان کسی که داد جان
- Eşek, o senin dediğin Tanrı'ya dayanmanın zayıflığından. Yoksa can veren, ekmek de verir.
-
هر که جوید پادشاهی و ظفر ** کم نیاید لقمهی نان ای پسر
- Padişahlık ve zafer istiyen kişiye ekmek lokması az gelmez oğlum.
-
دام و دد جمله همه اکال رزق ** نه پی کسپاند نه حمال رزق 2390
- Tuzak kurup av avlıyanlarla yırtıcı canavarların hepsi rızık yemede. Bunlar, ne kazanç peşinde dolaşırlar, ne de rızık kazanmaya çalışırlar.