-
رحمشان آمد که این بس بینواست ** وز مجاعت هالک مرگ و فناست
- Kervan halkı acıdılar. Bu zavallı, tamamiyle bitmiş, açlıktan ölüm haline gelmiş dediler.
-
کارد آوردند قوم اشتافتند ** بسته دندانهاش را بشکافتند
- Koşup bıçak getirdiler, ağzına dayayıp dişlerini zorla açtılar.
-
ریختند اندر دهانش شوربا ** میفشردند اندرو نانپارهها 2415
- Ağzına çorba döktüler, ekmek parçaları tıktılar.
-
گفت ای دل گرچه خود تن میزنی ** راز میدانی و نازی میکنی
- Adam dedi ki: Gönül, susuyorsun ama sırrı biliyorsun da kendini naza çekiyorsun.
-
گفت دل دانم و قاصد میکنم ** رازق الله است بر جان و تنم
- Gönlü cevap verdi. Biliyorum ki canıma da rızık veren Tanrıdır, tenime de. Bunu da mahsustan yapıyorum.
-
امتحان زین بیشتر خود چون بود ** رزق سوی صابران خوش میرود
- Bundan fazla sınama, deneme olur mu? Rızık, sabredenlere ne güzel yetişiyor bak.
-
جواب دادن روبه خر را و تحریض کردن او خر را بر کسب
- Tilkinin eşeğe cevap vermesi ve onu kazanca teşvik etmesi
-
گفت روبه این حکایت را بهل ** دستها بر کسب زن جهد المقل
- Tilki dedi ki: Bu hikâyeleri bırak da az bile olsa elini kazanca at!
-
دست دادستت خدا کاری بکن ** مکسبی کن یاری یاری بکن 2420
- Tanrı sana el vermiştir, bir iş yap. Kazan da bir dosta da yardımda bulun.
-
هر کسی در مکسبی پا مینهد ** یاری یاران دیگر میکند
- Herkes, bir kazanca yürümüş, başka dostlarına da, yardım ediyor.
-
زانک جمله کسب ناید از یکی ** هم دروگر هم سقا هم حایکی
- Bütün kazancı bir kişi elde edemez. Bir kişi, hem dülger, hem saka, hem terzi olamaz ya.