زانک میگویی و شرحش میکنی ** چون نشانی در تو نامد ای سنی
Söylediğin, anlattığın şeylerden neden sende bir nişane yok ey yüce kişi?" diyemedi.
مثل آوردن اشتر در بیان آنک در مخبر دولتی فر و اثر آن چون نبینی جای متهم داشتن باشد کی او مقلدست در آن
Bir devleti haber verende o devletin eserini ve nurunu göremezsen onun mukallit olduğuna hükmetmen lâzımdır. Bu hususta bir deve hikâyesini örnek getiriyoruz.
آن یکی پرسید اشتر را که هی ** از کجا میآیی ای اقبال پی 2440
Birisi, deveye "Ey izi kutlu, nerden geliyorsun?" dedi.
گفت از حمام گرم کوی تو ** گفت خود پیداست در زانوی تو
Deve dedi ki: Senin civarında bulunan sıcacık hamamdan. Adam, evet dedi, zaten dizinden belli!
مار موسی دید فرعون عنود ** مهلتی میخواست نرمی مینمود
İnatçı Firavun, Musa'nın ejderhasını görünce mühlet istedi, yumuşaklık gösterdi.
زیرکان گفتند بایستی که این ** تندتر گشتی چو هست او رب دین
Akıllılar dediler ki: Bu, daha fazla sertleşmeliydi. Hani ya Tanrıydı ya!
معجزهگر اژدها گر مار بد ** نخوت و خشم خداییاش چه شد
Mucize ister ejderha olsun, ister yılan. Onun Tanrılık kibri, Tanrılık hışımı ne oldu?
رب اعلی گر ویست اندر جلوس ** بهر یک کرمی چیست این چاپلوس 2445
Oturunca "Ben yüce Tanrıyım" diyordu. Bir kurtcağız için bu yaltaklanma neden?
نفس تو تا مست نقلست و نبید ** دانک روحت خوشهی غیبی ندید
Senin nefsin, mezeyle, hurma şarabiyle sarhoşsa bil ki gayıp salkımını görmemiştir.
که علاماتست زان دیدار نور ** التجافی منک عن دار الغرور
Çünkü o nuru görenlerde alâmetler vardır. Onlar, bu gurur yüzünden uzaklaşırlar.
مرغ چون بر آب شوری میتند ** آب شیرین را ندیدست او مدد
Acı suyun etrafında dönüp dolaşan kuş, tatlı suyu görmemiştir.