-
ورنه من از تو به تن مسکینترم ** که شب و روز اندر آنجا میچرم
- Yoksa ben, beden bakımından senden zayıfım, öyle olduğu halde gece gündüz orada otlamaktayım..
-
گرنه زان گونه طلسمی ساختی ** هر شکمخواری بدانجا تاختی
- O çeşit bir tılsım yapmasalar da her obur, doğru oraya koşardı.
-
یک جهان بینوا پر پیل و ارج ** بیطلسمی کی بماندی سبز مرج 2615
- Fillerle, ejderhalarla dolu aç bir dünya durup dururken hiç tılsım olmadıkça yazı, öyle yemyeşil durur mu?
-
من ترا خود خواستم گفتن به درس ** که چنان هولی اگر بینی مترس
- Ben, öyle korkunç bir şey görürsen sakın korkma diyecektim ama,
-
لیک رفت از یاد علم آموزیت ** که بدم مستغرق دلسوزیت
- Gönlüm, haline yandı, o derde daldım da aklımdan çıktı.
-
دیدمت در جوع کلب و بینوا ** میشتابیدم که آیی تا دوا
- Seni köpek gibi acıkmış, perişan bir hakle görünce koşa koşa gelsin diye seğirttim.
-
ورنه با تو گفتمی شرح طلسم ** که آن خیالی مینماید نیست جسم
- Yoksa sana tılsımı anlatacak, sana bir hayal görünür ama aslı yoktur diyecektim.
-
جواب گفتن خر روباه را
- Eşeğin tilkiye cevabı
-
گفت رو رو هین ز پیشم ای عدو ** تا نبینم روی تو ای زشترو 2620
- Eşek dedi ki: Hadi ey düşman, çekil önümden, çekil de çirkin suratını görmeyeyim.
-
آن خدایی که ترا بدبخت کرد ** روی زشتت را کریه و سخت کرد
- Seni kötü talihli bir hale getiren Tanrı, çirkin suratını da kerih ve pek berbat bir hale soktu.
-
با کدامین روی میآیی به من ** این چنین سغری ندارد کرگدن
- Bana hangi suratla geliyorsun? Gergedanın yüzü bile bu kadar kalın derili değildir.