بانگ آمد رو ز صحرا سوی شهر ** بانگ طرفه از ورای سر و جهر
Açıklıktan da ileri, gizlilikten de ileri bir duyulmamış ses geldi: Yürü, ovayı bırak, şehire git!
گفت ای دانای رازم مو به مو ** چه کنم در شهر از خدمت بگو
Dedi ki: Ey kıldan kıla bütün gizliliklerimi bilen Tanrı, şehirde ne yapayım? Söyle.
گفت خدمت آنک بهر ذل نفس ** خویش را سازی تو چون عباس دبس 2680
Tanrı dedi ki: Nefsini alçaltma için Abbas-ı Debs gibi rüsvay ol, dilen.
مدتی از اغنیا زر میستان ** پس به درویشان مسکین میرسان
Bir müddet zenginlerden para topla, yoksullara dağıt.
خدمتت اینست تا یک چند گاه ** گفت سمعا طاعة ای جانپناه
Bir müddet hizmetin budur. Şeyh, baş üstüne ey canımın sığındığı Tann dedi.
بس سال و بس جواب و ماجرا ** بد میان زاهد و رب الوری
Mahlûkatın Tanrısiyle o zahit arasında birçok sual cevap, birçok macera oldu.
که زمین و آسمان پر نور شد ** در مقالات آن همه مذکور شد
Öyle ki yerle gök bunlarla nurlandı. Bütün bu sözler, dillere destan oldu.
لیک کوته کردم آن گفتار را ** تا ننوشد هر خسی اسرار را 2685
Fakat ben, bu sözü kısa kesiyorum, her aşağılık kişi, sırları duymasın diye.
آمدن شیخ بعد از چندین سال از بیابان به شهر غزنین و زنبیل گردانیدن به اشارت غیبی و تفرقه کردن آنچ جمع آید بر فقرا هر که را جان عز لبیکست نامه بر نامه پیک بر پیکست چنانک روزن خانه باز باشد آفتاب و ماهتاب و باران و نامه و غیره منقطع نباشد
Şeyhin bunca yıldan sonra çölden Gaznenin şehrine gelip gayıptan gelen emirle zembil gezdirerek şunu bunu toplaması ve topladığını yoksullara dağıtması. Buyur kulum yüceliğini bulan cana mektup üstüne mektup gelir, haberci üstüne haberci. Evin penceresi açık olursa oradan güneş de girer, ay ışığı da, yağmur da, mektup da, başka şeyler de ve bunların ardı arası kesilmez.
رو به شهر آورد آن فرمانپذیر ** شهر غزنین گشت از رویش منیر
Şeyh, Tanrı buyruğunu kabul edip Gaznenin şehrini, yüzünün nuriyle aydınlattı.
از فرح خلقی به استقبال رفت ** او در آمد از ره دزدیده تفت
Bir bölük halk, ferahtan ona karşı vardılar. Fakat o, acele bilinmez bir yoldan şehre girdi.