-
امر حق جانست و من آن را تبع ** او طمع فرمود ذل من طمع
- Tanrı buyruğu candır, ben ona tabiim. O, tamah hakkında "Tamah eden alçalır" buyurdu.
-
چون طمع خواهد ز من سلطان دین ** خاک بر فرق قناعت بعد ازین 2695
- Mademki din sultanı, benden tamahkârlık istiyor, bundan böyle kanaatin başına toprak!
-
او مذلت خواست کی عزت تنم ** او گدایی خواست کی میری کنم
- O alçalmamı istiyor, ben nasıl yüceliğe savaşırım? O, dilenci olmamı diliyor, ben nasıl beylik ederim?
-
بعد ازین کد و مذلت جان من ** بیست عباساند در انبان من
- Bundan böyle benden yalnız dilencilik ve alçak iste. Dağarcığımda yirmi tane Abbas var benim.
-
شیخ بر میگشت زنبیلی به دست ** شیء لله خواجه توفیقیت هست
- Şeyh, eline zembili almış, sokak sokak, kapı kapı dolaşıyor. Ağam Tanrı için bir şey ver, Hak bu hususta sana tevfik verdi mi ki? diyordu.
-
برتر از کرسی و عرش اسرار او ** شیء لله شیء لله کار او
- Sırları, arştan da yüceydi, kürsüden de. Öyle olduğu halde işi gücü "Tanrı için, Tanrı için" demekti.
-
انبیا هر یک همین فن میزنند ** خلق مفلس کدیه ایشان میکنند 2700
- Peygamberlerin hepsi, bu çeşit hareket ederler. Halk müflistir, öyle olduğu halde onlar, halktan bir şey isterler.
-
اقرضوا الله اقرضوا الله میزنند ** بازگون بر انصروا الله میتنند
- "Tanrı'ya ödünç verin, Tanrı'ya ödünç verin" derler, işi tersine yürütürler de "Tanrı'ya yardım ederseniz Tanrı da size yardım eder" derler.
-
در به در این شیخ میآرد نیاز ** بر فلک صد در برای شیخ باز
- Bu şeyh de kapı kapı dolaşıp yalvarmadaydı. Halbuki şeyh için gökyüzünde yüzlerce kapı açıktı.
-
که آن گدایی که آن به جد میکرد او ** بهر یزدان بود نه از بهر گلو
- O dilenciliği boğazı için değil, Tanrı için yapıyordu. Bu işe iyice sarılmıştı.