-
نور مینوشد مگو نان میخورد ** لاله میکارد به صورت میچرد
- O, nur yer, ekmek yiyor deme. Görünüşte otlar, fakat hakikatte lâle eker.
-
چون شراری کو خورد روغن ز شمع ** نور افزاید ز خوردش بهر جمع
- Kandilin yağını yiyen alev gibi o da etrafındakileri aydınlatır, onların nurunu artırır.
-
نانخوری را گفت حق لاتسرفوا ** نور خوردن را نگفتست اکتفوا
- Tanrı, ekmek yiyene "israf etmeyin" dedi, nur yiyene "Artık kâfi" demedi.
-
آن گلوی ابتلا بد وین گلو ** فارغ از اسراف و آمن از غلو
- O boğaz, iptilâ boğazıdır, buysa israftan da. emin, ileri gidişten de.
-
امر و فرمان بود نه حرص و طمع ** آن چنان جان حرص را نبود تبع 2710
- Şeyhin bu hale düşmesi hırsından, tamahından değildi, buyruğa uymasındandı. Öyle can hırsa, tamaha uymaz ki.
-
گر بگوید کیمیا مس را بده ** تو به من خود را طمع نبود فره
- Kimya, bakıra, gel kendini tamamiyle bana ver derse bu sözü tamahından söylemez.
-
گنجهای خاک تا هفتم طبق ** عرضه کرده بود پیش شیخ حق
- Tanrı, yedinci göğe kadar toprak hazinelerini Şeyhe göstermişti.
-
شیخ گفتا خالقا من عاشقم ** گر بجویم غیر تو من فاسقم
- Şeyh dedi ki: Ey beni yaratan! Ben âşıkım. Senden başka bir şey dilersem kötü kişi olayım.
-
هشت جنت گر در آرم در نظر ** ور کنم خدمت من از خوف سقر
- Sekiz cennet gözüme görünür, yahut sana cehennem korkusundan hizmet edersem,
-
مومنی باشم سلامتجوی من ** زانک این هر دو بود حظ بدن 2715
- Ancak kendi selâmetini arıyan bir inanmış kul olurum. Çünkü cennet de bedene aittir, cehennem de.