-
امر و فرمان بود نه حرص و طمع ** آن چنان جان حرص را نبود تبع 2710
- Şeyhin bu hale düşmesi hırsından, tamahından değildi, buyruğa uymasındandı. Öyle can hırsa, tamaha uymaz ki.
-
گر بگوید کیمیا مس را بده ** تو به من خود را طمع نبود فره
- Kimya, bakıra, gel kendini tamamiyle bana ver derse bu sözü tamahından söylemez.
-
گنجهای خاک تا هفتم طبق ** عرضه کرده بود پیش شیخ حق
- Tanrı, yedinci göğe kadar toprak hazinelerini Şeyhe göstermişti.
-
شیخ گفتا خالقا من عاشقم ** گر بجویم غیر تو من فاسقم
- Şeyh dedi ki: Ey beni yaratan! Ben âşıkım. Senden başka bir şey dilersem kötü kişi olayım.
-
هشت جنت گر در آرم در نظر ** ور کنم خدمت من از خوف سقر
- Sekiz cennet gözüme görünür, yahut sana cehennem korkusundan hizmet edersem,
-
مومنی باشم سلامتجوی من ** زانک این هر دو بود حظ بدن 2715
- Ancak kendi selâmetini arıyan bir inanmış kul olurum. Çünkü cennet de bedene aittir, cehennem de.
-
عاشقی کز عشق یزدان خورد قوت ** صد بدن پیشش نیرزد ترهتوت
- Bir âşık, Tanrı aşkıyle gıdalanırsa yüzlerce beden, onca bir gazel yaprağına değmez.
-
وین بدن که دارد آن شیخ فطن ** چیز دگر گشت کم خوانش بدن
- O ulu Şeyhin bedeni de başka bir şey oldu, artık ona pek beden deme.
-
عاشق عشق خدا وانگاه مزد ** جبرئیل متمن وانگاه دزد
- Hem Tanrı âşıkı olmak, hem de ücret istemek olur mu? Emniyet sahibi Cebrail, hiç hırsızlık eder mi?
-
عاشق آن لیلی کور و کبود ** ملک عالم پیش او یک تره بود
- O yaslı leylânın âşıkına bile bu âlem saltanatı bir zerre göründü.