-
زان رسولی کش حقایق داد دست ** کاد فقر ان یکن کفر آمدست
- Kendisine hakikatler keşfedilen Peygamber, onun için "Az kaldı yoksulluk, küfür olayazdi" dedi.
-
گشته بود آن خر مجاعت را اسیر ** گفت اگر مکرست یک ره مرده گیر 2820
- O eşek, açlığa tutsak olmuştu. Hileyse bile dedi, tut ki öldüm.
-
زین عذاب جوع باری وا رهم ** گر حیات اینست من مرده بهم
- Bari bu açlık azabından kurtulurum ya. Yaşayış buysa ölüm bence daha iyi.
-
گر خر اول توبه و سوگند خورد ** عاقبت هم از خری خبطی بکرد
- Önce tövbe etmiş, and içmişti ama nihayet eşekliğinden tövbesini de bozdu, andını da.
-
حرص کور و احمق و نادان کند ** مرگ را بر احمقان آسان کند
- Hırs, insanı kör, ahmak eder, bilgisiz bir hale sokar, ölümü kolaylaştırır.
-
نیست آسان مرگ بر جان خران ** که ندارند آب جان جاودان
- Halbuki ölüm, eşeklere kolay değildir. Çünkü ebedî canları yoktur ki.
-
چون ندارد جان جاوید او شقیست ** جرات او بر اجل از احمقیست 2825
- Ebedî canı olmadığı için de kötülükte bulunan birisidir. Ecele cüreti, ahmaklıktandır.
-
جهد کن تا جان مخلد گردد ** تا به روز مرگ برگی باشدت
- Çalış da ebedî cana ulaş, ölüm gününde de elinde bir azık bulunsun.
-
اعتمادش نیز بر رازق نبود ** که بر افشاند برو از غیب جود
- Kötü kişinin rızık veren Tanrıya güveni yoktur. Gayıptan ona rızkının cömertçe saçıldığına inanmaz.
-
تاکنونش فضل بیروزی نداشت ** گرچه گهگه بر تنش جوعی گماشت
- Gerçi zaman zaman ona bir açlık verdi, verdi ama Tanrı ihsanı, şimdiye kadar onu rızıksız bırakmadı.