-
رنج جوع اولی بود خود زان علل ** هم به لطف و هم به خفت هم عمل 2830
- Açlık illeti, hem lâtif oluş, hem hafif bir hale geliş, hem de Tanrı'ya yalvarıp ibadette bulunuş bakımından o illetlerden elbette daha iyidir.
-
رنج جوع از رنجها پاکیزهتر ** خاصه در جوعست صد نفع و هنر
- Açlık zahmeti, illetlerden daha iyidir; hele açlıkta yüzlerce fayda ve hüner de varken.
-
در بیان فضیلت احتما و جوع
- Az yeyiş ve açlığın iyiliği
-
جوع خود سلطان داروهاست هین ** جوع در جان نه چنین خوارش مبین
- Kendine gel, açlık, ilâçların padişahıdır. Açlığı canla başla kabul et, onu böyle hor görme.
-
جمله ناخوش از مجاعت خوش شدست ** جمله خوشها بیمجاعتها ردست
- Bütün hastalıklar, açlıkla iyileşir. Bütün ilâçlar, aç olmadıkça sana tesir etmez.
-
آن یکی میخورد نان فخفره ** گفت سایل چون بدین استت شره
- Birisi küflü ekmek yiyordu. Bir adam, neden bu kadar haris ve aç gözlü oldun? diye sordu?
-
گفت جوع از صبر چون دوتا شود ** نان جو در پیش من حلوا شود 2835
- Dedi ki: Sabrın sonucunda açlık, iki misli arttı mı arpa ekmeği bile bana helva gelir.
-
پس توانم که همه حلوا خورم ** چون کنم صبری صبورم لاجرم
- Sabrettim, sabırlı oldum mu daima helva yemiş olurum.
-
خود نباشد جوع هر کس را زبون ** کین علفزاریست ز اندازه برون
- Zaten açlık, herkese zebun olmaz ki. Bu açlık, hadden aşırı bir otlaktır.
-
جوع مر خاصان حق را دادهاند ** تا شوند از جوع شیر زورمند
- Açlığı, onunla güçlü kuvvetli aslan kesilsinler diye ancak Tanrı haslarına vermişlerdir.
-
جوع هر جلف گدا را کی دهند ** چون علف کم نیست پیش او نهند
- Açlığı, öyle her âdi yoksula nerden verecekler? Ot az değil a, önüne koyuverirler.