-
ترس جوع و قحط در فکر مرید ** هر دمی میگشت از غفلت پدید
- Müridin gönlünde açlık ve kıtlık korkusu, gafletinden her an artmaktaydı.
-
شیخ آگه بود و واقف از ضمیر ** گفت او را چند باشی در زحیر
- Şeyh biliyordu, müridin içinden geçeni anlamıştı. Ona dedi ki: Ne vakte dek bu elem, bu ıstırap içinde kalacaksın?
-
از برای غصهی نان سوختی ** دیدهی صبر و توکل دوختی
- Ekmek derdinden yanıp yakılıyorsun. Âdeta Tanrı'ya dayanma gözünü kapamışsın.
-
تو نهای زان نازنینان عزیز ** که ترا دارند بیجوز و مویز 2845
- Sen o yüce nazeninlerden değilsin ki sana ceviz ve kuru üzüm vermesinler.
-
جوع رزق جان خاصان خداست ** کی زبون همچو تو گیج گداست
- Açlık. Tanrı haslarının gıdasıdır. Senin gibi ahmak yoksul, nerden ona zebun olacak?
-
باش فارغ تو از آنها نیستی ** که درین مطبخ تو بینان بیستی
- Aldırış etme, sen onlardan değilsin ki bu mutfakta ekmeksiz beklıyesin.
-
کاسه بر کاسهست و نان بر نان مدام ** از برای این شکمخواران عام
- Şu aşagılık ve karnına düşkün kişilere daima kâse üstünde kâse sunarlar, ekmek üstüne ekmek.
-
چون بمیرد میرود نان پیش پیش ** کای ز بیم بینوایی کشته خویش
- Bu çeşit adam öldü mü ekmek, önünden giderek ey yoksullukla, ümitsizlikle kendini öldüren der,
-
تو برفتی ماند نان برخیز گیر ** ای بکشته خویش را اندر زحیر 2850
- İşte sen öldün, ekmek kaldı. Hadi kalk da al ekmeğini bakalım ey kendini elemlerle öldüren!
-
هین توکل کن ملرزان پا و دست ** رزق تو بر تو ز تو عاشقترست
- Kendine gel de elin, ayağın titremesin. Rızkın, senin ona âşık olmandan ziyade sana âşıktır.