English    Türkçe    فارسی   

5
3286-3295

  • ابلهان گفتند مجنون را ز جهل  ** حسن لیلی نیست چندان هست سهل 
  • Ahmaklar, bilgisizliklerinden Mecnun'a dediler ki:Leyla,pek o kadar ahım şahım bir şey değil.
  • بهتر از وی صد هزاران دلربا  ** هست هم‌چون ماه اندر شهر ما 
  • Şehrimizde ondan daha güzel ay gibi yüz binlerce kız var.
  • گفت صورت کوزه است و حسن می  ** می خدایم می‌دهد از نقش وی 
  • Mecnun dedi ki:Suret testidir,güzellik şarap,Tanrı,bana onun suretinden şarap içirmede.
  • مر شما را سرکه داد از کوزه‌اش  ** تا نباشد عشق اوتان گوش کش 
  • Halbuki onun testisinde size sirke verdi de onun için onun sevgisi,sizin kulağınızı tutup çekmede.
  • از یکی کوزه دهد زهر و عسل  ** هر یکی را دست حق عز و جل  3290
  • Tanrı,bir testiden hem zehir verir,hem bal.Onu,buna veren de ulu Tanrı'dır,bunu,şuna veren de.
  • کوزه می‌بینی ولیکن آب شراب  ** روی ننماید به چشم ناصواب 
  • Testiyi görüyorsun ama o şarap,doğru olmayan göze görünmez.
  • قاصرات الطرف باشد ذوق جان  ** جز به خصم خود بنماید نشان 
  • Can zevki,ehlinden başkasını bakmaz,hısmından başkasına nişane vermez.
  • قاصرات الطرف آمد آن مدام  ** وین حجاب ظرفها هم‌چون خیام 
  • O şarap,ehlinden başkasını görmez.Şu zarf hicapleriyse onu gizliyen çadırlara benzer.
  • هست دریا خیمه‌ای در وی حیات  ** بط را لیکن کلاغان را ممات 
  • O deniz,bir çadırdır ki onun içinde kaz yaşar.Fakat kuzgunlar ölürler.
  • زهر باشد مار را هم قوت و برگ  ** غیر او را زهر او دردست و مرگ  3295
  • Zehir,yılana gıdadır,azıktır.Ondan başkasınaysa yılanın zehiri,derttir,ölümdür.