چشم پر درد و نشسته او به کنج ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج 3525
Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış.
نه یکی کحال کو را غم خورد ** نیش عقلی که به کحلی پی برد
Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
اجتهادی میکند با حزر و ظن ** کار در بوکست تا نیکو شدن
Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
زان رهش دورست تا دیدار دوست ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست
Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
ساعتی او با خدا اندر عتاب ** که نصیبم رنج آمد زین حساب
Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
ساعتی با بخت خود اندر جدال ** که همه پران و ما ببریده بال 3530
Bir an hep uçuyor, ele geçmiyor, bizim kolumuzu kanadımızı kırıyorsun diye bahtiyle kavga etmede.
هر که محبوس است اندر بو و رنگ ** گرچه در زهدست باشد خوش تنگ
Kim, renge, kokuya mahpus kalırsa zahit olsa bile huyu iyi olmaz, dar canlıdır.
تا برون ناید ازین ننگین مناخ ** کی شود خویش خوش و صدرش فراخ
Bu daracık duraktan çıkmadıkça nasıl olur da ahlâkı düzelir, gönlü ferahlar?
زاهدان را در خلا پیش از گشاد ** کارد و استره نشاید هیچ داد
Zahitlere, genişliğe çıkmadan yalnız bulundukları zaman bıçak ve ustura vermeye hiç gelmez.
کز ضجر خود را بدراند شکم ** غصهی آن بیمرادیها و غم
Darlıklarından, muratlarına eremediklerinden, dertlerinden karınlarını deşiverirler.
قصد انداختن مصطفی علیهالسلام خود را از کوه حری از وحشت دیر نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به وی و پیدا شدن جبرئیل به وی کی مینداز کی ترا دولتها در پیش است
Mustafa aleyhisselâmın, Cebrail aleyhisselâmın geç görünmesi yüzünden daralıp kendisini Hıra dağından atmaya kalkışması ve Cebrail aleyhisselâmın kendini atma... önünde devletler var diye kendisini göstermesi