-
این که در وقتست باشد تا اجل ** وان دگر یار ابد قرن ازل
- Zamana bağlı olan, ecele kadar durur, öbürüyse, ebediyete dost, ezele eştir.
-
هست یک نامش ولی الدولتین ** هست یک نعتش امام القبلتین
- Bir adı iki devlet sahibidir, bir sıfatı iki kıble imamı.
-
خلوت و چله برو لازم نماند ** هیچ غیمی مر ورا غایم نماند
- Ona ne halvetin lüzumu vardır, ne çilenin. Hiçbir bulut, onu örtemez.
-
قرص خورشیدست خلوتخانهاش ** کی حجاب آرد شب بیگانهاش 3610
- Halvet yurdu, güneş değirmisidir, artık ona nasıl olur da yabancı gece, perde kesilir?
-
علت و پرهیز شد بحران نماند ** کفر او ایمان شد و کفران نماند
- Hastalık ve perhiz zamanı geçti, buhran kalmadı. Küfür, iman oldu, küfran kalmadı.
-
چون الف از استقامت شد به پیش ** او ندارد هیچ از اوصاف خویش
- Elif gibi, doğruluğu yüzünden öne geçmiştir. Onda kendi sıfatlarından hiçbir şey kalmamıştır.
-
گشت فرد از کسوهی خوهای خویش ** شد برهنه جان به جانافزای خویش
- Kendi huylarından çıkmış tek olmuş... canı, canına can katan sevgiliyse çırçıplak bir hale gelmiştir.
-
چون برهنه رفت پیش شاه فرد ** شاهش از اوصاف قدسی جامه کرد
- O tek ve benzersiz, eşsiz örneksiz padişahın huzuruna çırçıplak gidince padişah, ona kendi kutlu sıfatlarından bir elbise giydirmiştir.
-
خلعتی پوشید از اوصاف شاه ** بر پرید از چاه بر ایوان جاه 3615
- Padişahın sıfatlarından bir elbiseye bürünmüş, kuyudan mevki ve ikbal sayvanının üstüne uçmuştur.
-
این چنین باشد چو دردی صاف گشت ** از بن طشت آمد او بالای طشت
- Tortulu bir şey saf oldu mu böyle olur. Tıpkı onun gibi o da tasın dibinden üstüne çıkmıştır.