-
هرچه آید از جهان غیبوش ** در دلت ضیفست او را دار خوش
- Gayb âleminden gönlüne ne gelirse konuktur, onu hoş tut.
-
حکایت آن مهمان کی زن خداوند خانه گفت کی باران فرو گرفت و مهمان در گردن ما ماند
- Bir eve konuk geldi. Ev sahibinin karısı, yağmur başladı, konuk boynumuzda kaldı dedi.
-
آن یکی را بیگهان آمد قنق ** ساخت او را همچو طوق اندر عنق
- Birisine ansızın konuk geldi. Ev sahibi, konuğunu gerdanlık gibi boyuna taktı.
-
خوان کشید او را کرامتها نمود ** آن شب اندر کوی ایشان سور بود
- Sofra çıkardı, ağırladı. O gece mahallelerinde sünnet düğünü vardı.
-
مرد زن را گفت پنهانی سخن ** که امشب ای خاتون دو جامه خواب کن
- Erkek, kadınına gizlice dedi ki: Bu gece iki yatak ser.
-
پستر ما را بگستر سوی در ** بهر مهمان گستر آن سوی دگر 3650
- Bizim yatağımızı kapı yanına yap, konuğun yatağını da öbür tarafa.
-
گفت زن خدمت کنم شادی کنم ** سمع و طاعه ای دو چشم روشنم
- Kadın, olur iki gözümün nuru, baş üstüne. Hizmetler eder, güler yüz gösteririm, merak etme dedi.
-
هر دو پستر گسترید و رفت زن ** سوی ختنهسور کرد آنجا وطن
- Yatakları yaptı, sünnet düğününe gitti.
-
ماند مهمان عزیز و شوهرش ** نقل بنهادند از خشک و ترش
- Yüce konuk, kadının kocasiyle kaldı. Geceleyin kuru, yaş bir çerez çıkardı.
-
در سمر گفتند هر دو منتجب ** سرگذشت نیک و بد تا نیم شب
- Yediler, içtiler. O iki temiz adam, gece geç vakte kadar oturup konuştular, gece yarısına dek iyi kötü, başlarından geçenleri anlattılar.
-
بعد از آن مهمان ز خواب و از سمر ** شد در آن پستر که بد آن سوی در 3655
- Çerezden, konuşup görüşmeden sonra konuk, uykusuzluktan kalktı, kapı yanındaki yatağa girip yattı.