-
قوم گفتندش به پیکار و نبرد ** با چنین زهره که تو داری مگرد
- Gaziler dediler ki: Sende bu yürek varken sakın savaşa girişmeye yeltenme.
-
چون ز چشم آن اسیر بستهدست ** غرقه گشتی کشتی تو در شکست
- Eli bağlı bir kâfirin göz süzmesiyle gemin kırıldı, gark oldun.
-
پس میان حملهی شیران نر ** که بود با تیغشان چون گوی سر 3770
- Erkek aslanlar, saldırdılar mı kılıçlariyle başlar top gibi yerlere yuvarlanır.
-
کی توانی کرد در خون آشنا ** چون نهای با جنگ مردان آشنا
- Erlerin savaşına âşinâ değilsin, böyle bir zamanda kan denizinde nasıl yüzebilirsin sen?
-
که ز طاقاطاق گردنها زدن ** طاقطاق جامه کوبان ممتهن
- Boyunlara inen kılıçların tak tak diye çıkardığı ses, (bir mahalle öteden duyulan) çamaşır dövenlerin tak takını hiçe sayar.
-
بس تن بیسر که دارد اضطراب ** بس سر بیتن به خون بر چون حباب
- Nice başsız bedenler, yerlerde çırpınır.. Nice bedensiz başlar, kan denizinde habbelere döner.
-
زیر دست و پای اسپان در غزا ** صد فنا کن غرقه گشته در فنا
- İnsanları yok eden yüzlerce er, savaşta atların ayakları altında yok olur gider.
-
این چنین هوشی که از موشی پرید ** اندر آن صف تیغ چون خواهد کشید 3775
- Sen, bir fareden ürküp uçan bu akılla o savaş safına karışıp nasıl kılıç çekeceksin?
-
چالش است آن حمزه خوردن نیست این ** تا تو برمالی بخوردن آستین
- Savaş bu, bulgur aşı değil ki yenlerini sıvayıp girişesin.
-
نیست حمزه خوردن اینجا تیغ بین ** حمزهای باید درین صف آهنین
- Bulgur aşını kaşıklamaya benzemez, gel de burada kılıcı gör. Bu safta demirden yaratılmış bir Hamza lâzım.