-
آتش عشقش فروزان آن چنان ** که نداند او زمین از آسمان
- Aşk ateşi, öyle bir parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.
-
قصد آن مه کرد اندر خیمه او ** عقل کو و از خلیفه خوف کو
- Çadır içinde o ay parçasına kasdetti. Akıl nerde, Halifeden korkma nerde?
-
چون زند شهوت درین وادی دهل ** چیست عقل تو فجل ابن الفجل
- Şehvet, bu ovada davul dövdü mü akıl dediğin ne oluyor ki a turpoğlu turp:
-
صد خلیفه گشته کمتر از مگس ** پیش چشم آتشینش آن نفس
- Yüzlerce halife, o anda o erin ateşli gözüne bir sinekten aşağı görünür.
-
چون برون انداخت شلوار و نشست ** در میان پای زن آن زنپرست 3880
- O kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu.
-
چون ذکر سوی مقر میرفت راست ** رستخیز و غلغل از لشکر بخاست
- Aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir koptu.
-
برجهید و کونبرهنه سوی صف ** ذوالفقاری همچو آتش او به کف
- Er sıçradı, götü başı açık bir halde ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı.
-
دید شیر نر سیه از نیستان ** بر زده بر قلب لشکر ناگهان
- Birde ne görsün, ormandan kara bir erkek aslan, kendisini ordunun içine kapmış koyvermiş.
-
تازیان چون دیو در جوش آمده ** هر طویله و خیمه اندر هم زده
- Atlar, ürküp köpürmüşler, her çadır ve ahır yeri yıkılmış, herkes birbirine girmiş.
-
شیر نر گنبذ همیکرد از لغز ** در هوا چون موج دریا بیست گز 3885
- Erkek aslan, ormanın gizli bir yerinden fırlamış, havaya deniz dalgası gibi tam yirmi arşın sıçramıştı.