-
غالب آمد خندهی زن شد دراز ** جهد میکرد و نمیشد لب فراز
- Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
-
سخت میخندید همچون بنگیان ** غالب آمد خنده بر سود و زیان 3950
- Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da.
-
هرچه اندیشید خنده میفزود ** همچو بند سیل ناگاهان گشود
- Ne düşündü, aklına ne getirdiyse fayda vermedi; aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu. Sanki bir selin bendi, birden yıkılmıştı.
-
گریه و خنده غم و شادی دل ** هر یکی را معدنی دان مستقل
- Ağlayış, gülüş gönlün gamı, neşesi.. BU ki her birinin ayn bir madeni vardır.
-
هر یکی را مخزنی مفتاح آن ** ای برادر در کف فتاح دان
- Her birinin bir ayn mahzeni vardır ve o mahzenin anahtarı, kapalı kapılan açan Tanrı'nın elindedir.
-
هیچ ساکن مینشد آن خنده زو ** پس خلیفه طیره گشت و تندخو
- Bir türlü gülmesi dinmiyordu. Nihayet Halife alındı, huysuzlandı.
-
زود شمشیر از غلافش بر کشید ** گفت سر خنده واگو ای پلید 3955
- Hemencecik kılıcını kınından sıyırdı. Habis dedi, neden gülüyorsun? Söyle.
-
در دلم زین خنده ظنی اوفتاد ** راستی گو عشوه نتوانیم داد
- Bu gülüşten gönlüme bir şüphe düştü. Hileye kalkışma, doğru söyle.
-
ور خلاف راستی بفریبیم ** یا بهانهی چرب آری تو به دم
- Yalanla beni kandırmaya kalkışırsan, yahut boş bir bahane icat edersen,
-
من بدانم در دل من روشنیست ** بایدت گفتن هر آنچ گفتنیست
- Ben bunu anlarım, gönlümde bunu anlıyan bir nur vardır. Doğruyu söylemek gerek vesselam.'