-
پس تو خود را صید میکردی به دام ** که شدی محبوس و محرومی ز کام
- Şu halde sen, kendi kendini avladın demektir. Çünkü, hapse düştün, maksada erişemedin, mahrum kaldın.
-
در زمانه صاحب دامی بود ** همچو ما احمق که صید خود کند
- Hiç alemde bizim gibi kendi kendini avlayan bir ahmak daha var mı?
-
چون شکار خوک آمد صید عام ** رنج بیحد لقمه خوردن زو حرام
- Aşağılık kişilerin tuzağına domuz tutulur. Sonsuz zahmet, sonra da onu yemek haram.
-
آنک ارزد صید را عشقست و بس ** لیک او کی گنجد اندر دام کس
- Avlamaya değen şey ancak aşktır. Fakat oda öyle herkesin tuzağına düşer mi ya?
-
تو مگر آیی و صید او شوی ** دام بگذاری به دام او روی 410
- Meğer ki sen gelesin de ona av olasın... Meğer ki sen, tuzağı bırakasın da onun tuzağına gidip düşesin.
-
عشق میگوید به گوشم پست پست ** صید بودن خوشتر از صیادیست
- Aşk der ki: Ben yavaş yavaş çalışmasaydım; bana avlanmak av tutmadan yeğdir.
-
گول من کن خویش را و غره شو ** آفتابی را رها کن ذره شو
- Benim hayranım ol da övün. Güneşi bırak da zerre ol!
-
بر درم ساکن شو و بیخانه باش ** دعوی شمعی مکن پروانه باش
- Kapım da otur. Evsiz barksız kal. Mumluk davasına kalkışma, pervane ol.
-
تا ببینی چاشنی زندگی ** سلطنت بینی نهان در بندگی
- Bu suretle dirilik sultanlığını bulur, kullukta gizli olan padişahlığı görürsün.
-
نعل بینی بازگونه در جهان ** تختهبندان را لقب گشته شهان 415
- Alemde tersine çakılmış nallar görür, esirlere padişah adı verildiğini duyarsın.