English    Türkçe    فارسی   

5
560-569

  • عقده را بگشاده گیر ای منتهی  ** عقده‌ی سختست بر کیسه‌ی تهی  560
  • Ey işin sonuna varan düğümü çözülmüş say. Bu düğüm, boş keseye vurulmuş kuvvetli ve çözülmez bir düğümdür.
  • دز گشاد عقده‌ها گشتی تو پیر  ** عقده‌ی چندی دگر بگشاده گیر 
  • Düğümleri açmakla uğraşa uğraşa kocaldın, başka birkaç düğümü de çözülmüş sayıver!
  • عقده‌ای که آن بر گلوی ماست سخت  ** که بدانی که خسی یا نیک‌بخت 
  • Asıl boğazımızdaki çözülmez düğüm şudur: Sen kendini bil, bakalım, aşağılık bir adam mısın, yoksa bahtı yaver bir adam mı?
  • حل این اشکال کن گر آدمی  ** خرج این کن دم اگر آدم‌دمی 
  • Adamsan bu müşkülü çöz. İnsan nefsine sahipsen nefsini bu yolda sarf et.
  • حد اعیان و عرض دانسته گیر  ** حد خود را دان که نبود زین گزیر 
  • Ayan ve arazı bildin tut, ne çıkar? Asıl, kendi haddini bil ki bundan kaçıp kurtulmaya imkan yok.
  • چون بدانی حد خود زین حدگریز  ** تا به بی‌حد در رسی ای خاک‌بیز  565
  • Kendi haddini bilince de artık bu hadden kaç da ey toprak eleyen, hadsiz aleme ulaş.
  • عمر در محمول و در موضوع رفت  ** بی‌بصیرت عمر در مسموع رفت 
  • Ömrün mahmul ve mevzu derdiyle geçti. Gözün açılmadı, hayatın, duyduğun şeylerle geçip gitti.
  • هر دلیلی بی‌نتیجه و بی‌اثر  ** باطل آمد در نتیجه‌ی خود نگر 
  • Neticesiz ve tesirsiz olan her delil boş çıktı. Sen kendi neticene bak.
  • جز به مصنوعی ندیدی صانعی  ** بر قیاس اقترانی قانعی 
  • Yapanı ancak yapılan şeylerle görebildin; iktirani kıyas’la kanaat ettin.
  • می‌فزاید در وسایط فلسفی  ** از دلایل باز برعکسش صفی 
  • Filozof davasında delilleri çoğaltıp durur. Halbuki kalbi temiz Allah kulu, onun aksine delillere bakmaz bile.