-
آن تنی را که بود در جان خلل ** خوش نگردد گر بگیری در عسل
- Canı olmayan bedeni istersen yağla, balla beslemeye kalk, yine beyhudedir.
-
این کسی داند که روزی زنده بود ** از کف این جان جان جامی ربود
- Bunu, bir günceğiz olsun dirilip bu canlar canının elindeki kadehi alan, o şarabı içen bilir.
-
وانک چشم او ندیدست آن رخان ** پیش او جانست این تف دخان 595
- Fakat gözü, o yüzleri göremeyene şu duman, can görünür.
-
چون ندید او عمر عبدالعزیز ** پیش او عادل بود حجاج نیز
- Abdülaziz oğlu Ömer’i görmediğinden Haccac onca adalet sahibidir.
-
چون ندید او مار موسی را ثبات ** در حبال سحر پندارد حیات
- O, Musa’nın ejderhasını görmemiştir de büyücülerin iplerinde can var sanır.
-
مرغ کو ناخورده است آب زلال ** اندر آب شور دارد پر و بال
- Arı duru suyu içmeyen kuş, kara su içinde kanat çırpıp durur.
-
جز به ضد ضد را همی نتوان شناخت ** چون ببیند زخم بشناسد نواخت
- Zıt olmadıkça zıttı tanınamaz. Yara görülünce onulmaya başlanır.
-
لاجرم دنیا مقدم آمدست ** تا بدانی قدر اقلیم الست 600
- Hasılı Elest ikliminin kadrini bilesin diye dünya, önce gelmiştir.
-
چون ازینجا وا رهی آنجا روی ** در شکرخانهی ابد شاکر شوی
- Fakat buradan kurtulup oraya vardın mı ebed şeker hanesinde şükreder durursun.
-
گویی آنجا خاک را میبیختم ** زین جهان پاک میبگریختم
- Dersin ki: Sanki orada toprak elemişim. Bu tertemiz alemden kaçıp duruyormuşum.