English    Türkçe    فارسی   

5
871-880

  • تو دل خود را چو دل پنداشتی  ** جست و جوی اهل دل بگذاشتی 
  • Sen, gönlünü gönül sandın da gönül sahiplerini aramayı bıraktın.
  • دل که گر هفصد چو این هفت آسمان  ** اندرو آید شود یاوه و نهان 
  • Gönül öyle bir varlıktır ki bu yedi gök gibi yedi yüz tanesini oraya koysan kaybolur gider.
  • این چنین دل ریزه‌ها را دل مگو  ** سبزوار اندر ابوبکری بجو 
  • Bu çeşit gönül kırıklarına gönül deme. Sebzvar’da Ebubekir arama.
  • صاحب دل آینه‌ی شش‌رو شود  ** حق ازو در شش جهت ناظر بود 
  • Gönül sahibi, altı yüzlü aynadır. Tanrı, altı cihette de o aynadan nazar eder durur.
  • هر که اندر شش جهت دارد مقر  ** نکندش بی‌واسطه‌ی او حق نظر  875
  • Altı cihette bulunan, bu cihetlerden kurtulamayan kişiye Tanrı, o gönül sahibi vasıta olamadıkça nazar etmez.
  • گر کند رد از برای او کند  ** ور قبول آرد همو باشد سند 
  • Birisini reddederse onun için eder. Kabul ederse yine şefaatçi odur.
  • بی‌ازو ندهد کسی را حق نوال  ** شمه‌ای گفتم من از صاحب‌وصال 
  • O olmadıkça Tanrı kimseye rızk vermez. İşte ben, vuslata ulaşan kişinin ahvalinden bir miktarcığını söyledim.
  • موهبت را بر کف دستش نهد  ** وز کفش آن را به مرحومان دهد 
  • Tanrı, ihsanını onun eline kor da acınanlara onun elinden ihsanda bulunur.
  • با کفش دریای کل را اتصال  ** هست بی‌چون و چگونه و بر کمال 
  • Onun avucu ile bütünlük denizi birleşmiştir. O, neliksiz ve niteliksizdir ve tam kemal sahibidir.
  • اتصالی که نگنجد در کلام  ** گفتنش تکلیف باشد والسلام  880
  • Söze sığmayan bu birleşmeyi söylemenin imkanı yoktur vesselam.