-
صد جوال زر بیاری ای غنی ** حق بگوید دل بیار ای منحنی
- Ey zengin, yüzlerce çuval altın getirsen Tanrı der ki: A iki büklüm adam gönül getir.
-
گر ز تو راضیست دل من راضیم ** ور ز تو معرض بود اعراضیم
- Gönül senden razı ise ben de razıyım. Gönül senden yüz çevirmişse ben de yüz çeviririm.
-
ننگرم در تو در آن دل بنگرم ** تحفه او را آر ای جان بر درم
- Sana bakmam, o gönle bakarım. Ey canı kapımda olan, bana armağan olarak gönül getir.
-
با تو او چونست هستم من چنان ** زیر پای مادران باشد جنان
- Gönül sahibi, seninle nasılsa ben de öyleyim. Cennetler anaların ayakları altındadır.
-
مادر و بابا و اصل خلق اوست ** ای خنک آنکس که داند دل ز پوست 885
- Halkın anası da odur, babası da odur, aslı da o. Ne mutlu gönlü deriden bedenden ayırt edebilen kişiye.
-
تو بگویی نک دل آوردم به تو ** گویدت پرست ازین دلها قتو
- Sen dersin ki işte, sana gönül getirdim ya. Fakat o der ki: Kutu (şehir), bu gönüllerle dopdolu.
-
آن دلی آور که قطب عالم اوست ** جان جان جان جان آدم اوست
- Sen, bana alemin kutbu olan gönlü getir. İnsanın canının canının canının canı, o gönüldür.
-
از برای آن دل پر نور و بر ** هست آن سلطان دلها منتظر
- İşte onun için o gönüller sultanı, nur ve ihsanlarla dolu olan gönlü beklemektedir.
-
تو بگردی روزها در سبزوار ** آنچنان دل را نیابی ز اعتبار
- Sen günlerce Sebzvar şehrinde gezip dolaşsan o çeşit bir gönül bulamazsın.
-
پس دل پژمردهی پوسیدهجان ** بر سر تخته نهی آن سو کشان 890
- Nihayet solmuş, pörsümüş bir gönül bulur, onu salacaya kor, o tarafa götürürsün.