-
وآن خری گفتی که با این نازکی ** بر سریر شاه شو گو متکی
- Bir başka eşek, söyleyin diyordu, bu naziklikle padişahın tahtına çıkıp yaslansın.
-
آن خری شد تخمه وز خوردن بماند ** پس برسم دعوت آهو را بخواند
- Bir başka eşek de çok yemiş, imtilaya uğramış, yemeden kalmıştı. Ceylanı çağırdı.
-
سر چنین کرد او که نه رو ای فلان ** اشتهاام نیست هستم ناتوان
- Ceylan başını kaldırıp, hayır iştahım yok, kuvvetsizim dedi.
-
گفت میدانم که نازی میکنی ** یا ز ناموس احترازی میکنی 915
- Eşek dedi ki: Biliyorum ki nazlanıyorsun. Yahut da utanıyorsun da onun için çekinmektesin.
-
گفت او با خود که آن طعمهی توست ** که از آن اجزای تو زنده و نوست
- Ceylan kendi kendisine o yemek senin yemeğin. Senin bedeninin cüzileri, ondan dirilmekte, tazeleşmekte.
-
من الیف مرغزاری بودهام ** در زلال و روضهها آسودهام
- Ben çayırlığın arkadaşıydım. Duru sularla, bağlar, bahçelerle avunur, eğlenirdim.
-
گر قضا انداخت ما را در عذاب ** کی رود آن خو و طبع مستطاب
- Kaza ve kader, bizi azaba düşürse o huy, o güzel tabiat nasıl olur da değişiverir?
-
گر گدا گشتم گدارو کی شوم ** ور لباسم کهنه گردد من نوم
- Yoksul olduysam bile nasıl olurda yoksulca hareket ederim? Elbisem eskidiyse ben yeniyim.
-
سنبل و لاله و سپرغم نیز هم ** با هزاران ناز و نفرت خوردهام 920
- Ben, sümbülü, laleyi, reyhanı bile binlerce nazla ve istemeyerek yerdim dedi.
-
گفت آری لاف میزن لافلاف ** در غریبی بس توان گفتن گزاف
- Eşek, evet dedi, söylen, mırıldan. Gariplikle çok saçma şeyler söylenebilir.