-
پس زر و گوهر ز معدنهای خوش ** کرد آن پسمانده را حق پیشکش 945
- Tanrı, o geberesiceye güzel madenlerden altın ve mücevheratı armağan etti.
-
گیر این دام دگر را ای لعین ** گفت زین افزون ده ای نعمالمعین
- A melun dedi, şu tuzağı da al. Şeytan dedi ki: Ey güzel yardımcı daha artır.
-
چرب و شیرین و شرابات ثمین ** دادش و بس جامهی ابریشمین
- Yağlı, ballı şeylerle ağır ve değerli şaraplar ve bir çok ipek elbiseler verdi.
-
گفت یا رب بیش ازین خواهم مدد ** تا ببندمشان به حبل من مسد
- Şeytan dedi ki: Yarabbi, imdat et, bundan fazla isterim. Ver de onları iplerimle adamakıllı bağlıyayım.
-
تا که مستانت که نر و پر دلند ** مردوار آن بندها را بسکلند
- Bu suretle erkek ve yürekli sarhoşların, erkekçesine o bağları koparsınlar.
-
تا بدین دام و رسنهای هوا ** مرد تو گردد ز نامردان جدا 950
- Bu hava ve heves tuzaklarıyla ipler, senin erini adam olmayanlardan ayırt etsin.
-
دام دیگر خواهم ای سلطان تخت ** دام مردانداز و حیلتساز سخت
- Ey ululuk tahtının sultanı, başka bir tuzak istiyorum, öyle bir tuzak ki insanı baş aşağı atacak kadar şiddetli ve aldatıcı olsun.
-
خمر و چنگ آورد پیش او نهاد ** نیمخنده زد بدان شد نیمشاد
- Tanrı, şarap ve çalgıyı getirip önüne koydu. Şeytan bunları görünce hafifçe güldü neşelendi.
-
سوی اضلال ازل پیغام کرد ** که بر آر از قعر بحر فتنه گرد
- Ezeli azgınlığa haber gönderip fitne denizinin dibinden toz kopar dedi.
-
نی یکی از بندگانت موسی است ** پردهها در بحر او از گرد بست
- Musa’da senin kullarından bir kul değil miydi? Deniz dibinde tozdan perdeler salmadı mı?