-
دام دیگر خواهم ای سلطان تخت ** دام مردانداز و حیلتساز سخت
- Ey ululuk tahtının sultanı, başka bir tuzak istiyorum, öyle bir tuzak ki insanı baş aşağı atacak kadar şiddetli ve aldatıcı olsun.
-
خمر و چنگ آورد پیش او نهاد ** نیمخنده زد بدان شد نیمشاد
- Tanrı, şarap ve çalgıyı getirip önüne koydu. Şeytan bunları görünce hafifçe güldü neşelendi.
-
سوی اضلال ازل پیغام کرد ** که بر آر از قعر بحر فتنه گرد
- Ezeli azgınlığa haber gönderip fitne denizinin dibinden toz kopar dedi.
-
نی یکی از بندگانت موسی است ** پردهها در بحر او از گرد بست
- Musa’da senin kullarından bir kul değil miydi? Deniz dibinde tozdan perdeler salmadı mı?
-
آب از هر سو عنان را واکشید ** از تگ دریا غباری برجهید 955
- Su her taraftan çekildi ve deniz dibinden bir toz koptu.
-
چونک خوبی زنان فا او نمود ** که ز عقل و صبر مردان میفزود
- Tanrı erkeklerin aklını, sabrını alan kadın güzelliğini ona gösterince;
-
پس زد انگشتک به رقص اندر فتاد ** که بده زوتر رسیدم در مراد
- Parmacıklarını şıkırdatarak oynamaya başladı. Ver, ver şimdicik muradıma kavuştum dedi.
-
چون بدید آن چشمهای پرخمار ** که کند عقل و خرد را بیقرار
- Aklı fikri kararsız hale getiren o mahmur gözleri görünce,
-
وآن صفای عارض آن دلبران ** که بسوزد چون سپند این دل بر آن
- Şu gönlü çöre otu gibi yakıp kavuran dilberlerin yüzlerini seyredince neşelendi.
-
رو و خال و ابرو و لب چون عقیق ** گوییا حق تافت از پردهی رقیق 960
- Yüz. ben, kaş. Akik gibi dudaklar. Sanki ince bir perdeden Tanrı parlamış.