-
در چه کاری تو و بهر چت خرند ** تو چه مرغی و ترا با چه خورند
- Ne iştesin sen? Seni ne diye satın alsınlar? Ne kuşusun sen? Seni ne diye yesinler?
-
زین دکان با مکاسان برتر آ ** تا دکان فضل که الله اشتری 1265
- Bu değer bilmezlerin dükkânından vazgeç, yücel “Allah satın alır” ihsanının dükkânına gel!
-
کالهای که هیچ خلقش ننگرید ** از خلاقت آن کریم آن را خرید
- Köhneliğinden kimsenin almadığı o kumaşı o kerem sahibi alır.
-
هیچ قلبی پیش او مردود نیست ** زانک قصدش از خریدن سود نیست
- Onun yanında hiçbir kalp red edilmez; çünkü alış verişten kâr beklemez ki.
-
رجوع به داستان آن کمپیر
- Kocakarının hikâyesi
-
چون عروسی خواست رفتن آن خریف ** موی ابرو پاک کرد آن مستخیف
- O bunak sokağa bir gelin gibi çıkmak istedi; o azgın karı, kaşlarını yoldu.
-
پیش رو آیینه بگرفت آن عجوز ** تا بیاراید رخ و رخسار و پوز
- Yanağını, yüzünü, ağzını güzelleştirip süslenmek için aynanın önüne oturdu.
-
چند گلگونه بمالید از بطر ** سفرهی رویش نشد پوشیدهتر 1270
- 1270.Yüzüne neşeyle birkaç kere allık sürdü; fakat pörsümüş suratını bir türlü boya tutmadı.
-
عشرهای مصحف از جا میبرید ** میبچفسانید بر رو آن پلید
- Kuran’ın aşır başlarındaki tezhipleri kesti, pis mundar suratına yapıştırdı.
-
تا که سفرهی روی او پنهان شود ** تا نگین حلقهی خوبان شود
- Bu suretle yüzünün buruşuklarını örtmek, güzeller halkasına yüzük taşı olmak istiyordu.
-
عشرها بر روی هر جا مینهاد ** چونک بر میبست چادر میفتاد
- O tezhipli yerleri yapıştırdıkça yapıştırıyor, fakat çarşafını giydi mi hepsi yere düşüyordu.