English    Türkçe    فارسی   

6
146-155

  • در عجوزه جان آمیزش‌کنیست  ** صورت گرمابه‌ها را روح نیست 
  • Kocakarıda insanla kaynaşan can var. Halbuki hamamdaki resimlerde ruh yok.
  • صورت گرمابه گر جنبش کند  ** در زمان او از عجوزه بر کند 
  • Hamam duvarındaki resim, bir harekete gelseydi derhal seni kocakarıdan çekerdi.
  • جان چه باشد با خبر از خیر و شر  ** شاد با احسان و گریان از ضرر 
  • Can nedir? Hayırdan, şerden haberdar olan, lütuf ve ihsana sevinen, zarardan yerinip ağlayan şey.
  • چون سر و ماهیت جان مخبرست  ** هر که او آگاه‌تر با جان‌ترست 
  • Madem ki canın sırrı, mahiyeti, insana hayrı, şerri haber vermede... Şu halde hakikatten kimin daha ziyade haberi varsa o, daha canlıdır.
  • روح را تاثیر آگاهی بود  ** هر که را این بیش اللهی بود  150
  • Ruhun tesiri, bilgi ve anlayıştır. Kimde bu bilgi ve anlayış, daha fazlaysa o, daha ziyade Allahlıktır.
  • چون خبرها هست بیرون زین نهاد  ** باشد این جانها در آن میدان جماد 
  • Fakat bu tabiat âleminin ötesinde öyle haberler, öyle bilgiler vardır ki bu canlar, o meydan da cansız bir hale gelirler.
  • جان اول مظهر درگاه شد  ** جان جان خود مظهر الله شد 
  • Bunlardan haberdar olmayan can, Allah tapısına mazhar oldu... Canların canı ise Allah’ya mazhar oldu.
  • آن ملایک جمله عقل و جان بدند  ** جان نو آمد که جسم آن بدند 
  • Melekler de tamamı ile akıldan, candan ibarettiler. Fakat yeni bir can geldi. Âdem yaratıldı mı onun karşısında beden haline geldiler.
  • از سعادت چون بر آن جان بر زدند  ** هم‌چو تن آن روح را خادم شدند 
  • Kutluluktan o canı gördüler, ten gibi o ruha hizmetçi kesildiler.
  • آن بلیس از جان از آن سر برده بود  ** یک نشد با جان که عضو مرده بود  155
  • Şeytana gelince, canla başla ondan baş çekti, canla birleşmedi, çünkü ölü bir uzuvdu.