-
خرقهی تسلیم اندر گردنم ** بر من آسان کرد سیلی خوردنم
- Teslim hırkasını giyinmişim, bana sille yemek kolay gelir.
-
دید صوفی خصم خود را سخت زار ** گفت اگر مشتش زنم من خصموار 1485
- Düşmanını pek arık gördü, ben de düşmanca bir yumruk vursam.
-
او به یک مشتم بریزد چون رصاص ** شاه فرماید مرا زجر و قصاص
- Kalay gibi eriyip akıverecek. Derken padişah kısas emredecek.
-
خیمه ویرانست و بشکسته وتد ** او بهانه میجود تا در فتد
- Zaten çadır harap, direk kırık, yıkılmaya bahane arıyor.
-
بهر این مرده دریغ آید دریغ ** که قصاصم افتد اندر زیر تیغ
- Bu ölü herif için kılıç altına gitmek, kısasa razı olmak yazıktır doğrusu, yazık dedi.
-
چون نمیتوانست کف بر خصم زد ** عزمش آن شد کش سوی قاضی برد
- Onu dövemediğinden kadıya götürmeyi kurdu.
-
که ترازوی حق است و کیلهاش ** مخلص است از مکر دیو و حیلهاش 1490
- Çünkü kadı, Allahnın terazisidir. Kilesine şeytan hilesi giremez.
-
هست او مقراض احقاد و جدال ** قاطع جن دو خصم و قیل و قال
- O, hasetlerin, çekişlerin makasıdır. İki düşmanın savaşını, dedikodusunu keser.
-
دیو در شیشه کند افسون او ** فتنهها ساکن کند قانون او
- Afsunu ,şeytanı şişeye hapseder. Kanunu, fitneleri yatıştırır.
-
چون ترازو دید خصم پر طمع ** سرکشی بگذارد و گردد تبع
- Tamahkâr düşman teraziyi görünce serkeşliği bırakır, onun hükmüne uyar.