-
هست او مقراض احقاد و جدال ** قاطع جن دو خصم و قیل و قال
- O, hasetlerin, çekişlerin makasıdır. İki düşmanın savaşını, dedikodusunu keser.
-
دیو در شیشه کند افسون او ** فتنهها ساکن کند قانون او
- Afsunu ,şeytanı şişeye hapseder. Kanunu, fitneleri yatıştırır.
-
چون ترازو دید خصم پر طمع ** سرکشی بگذارد و گردد تبع
- Tamahkâr düşman teraziyi görünce serkeşliği bırakır, onun hükmüne uyar.
-
ور ترازو نیست گر افزون دهیش ** از قسم راضی نگردد آگهیش
- Fakat terazi olmazsa çok bile versen payına razı olmaz.
-
هست قاضی رحمت و دفع ستیز ** قطرهای از بحر عدل رستخیز 1495
- Kadı rahmettir, savaşı defeder, kıyametteki adalet denizinden bir katradır o.
-
قطره گرچه خرد و کوتهپا بود ** لطف آب بحر ازو پیدا بود
- Karta, küçük ve ayağı kısa bile olsa denizin letafeti, ondan belli olur.
-
از غبار ار پاک داری کله را ** تو ز یک قطره ببینی دجله را
- Gözündeki tozu temizledin mi bir katra’dan Dicle’yi görebilirsin.
-
جزوها بر حال کلها شاهدست ** تا شفق غماز خورشید آمدست
- Cüzüler küllerin haline tanıktır. Gün battıktan sonra batıda beliren kızıllık, güneşin varlığını bildirir.
-
آن قسم بر جسم احمد راند حق ** آنچ فرمودست کلا والشفق
- Allah “Güneş battıktan sonra batıda beliren kızıllığa and olsun” dediği zaman Ahmed’in cismine yemin etmiştir.
-
مور بر دانه چرا لرزان بدی ** گر از آن یک دانه خرمندان بدی 1500
- Karınca, bir tanecik buğdayı görüp harmanı anlasaydı hiç o bir tane buğdayın üstüne titrer miydi?