-
گفت صوفی پس روا داری که او ** سیلیم زد بیقصاص و بیتسو
- Sofi dedi ki: Peki, hiçbir suçum, günahım yokken bana bir sille vurmasını reva görüyor musun?
-
این روا باشد که خر خرسی قلاش ** صوفیان را صفع اندازد بلاش 1560
- Demek ki bir değirmen eşeği, hiçbir suçu olmayan sofiye bir sille aşk edebilir ha?
-
گفت قاضی تو چه داری بیش و کم ** گفت دارم در جهان من شش درم
- Kadı, zayıf adama, az çok paran var mı? diye sordu. Adam, dünyada yalnız altı kuruşum var, deyince,
-
گفت قاضی سه درم تو خرج کن ** آن سه دیگر را به او ده بیسخن
- Peki dedi, üç kuruşunu sen harcan, üç kuruşunu da hiç lâf etmeden ver bu adama.
-
زار و رنجورست و درویش و ضعیف ** سه درم در بایدش تره و رغیف
- O da zayıf, yok yoksul bir adam. Üç kuruşla kendine ekmek katık alır.
-
بر قفای قاضی افتادش نظر ** از قفای صوفی آن بد خوبتر
- Hasta adamın gözü kadının ensesine ilişti. Baktı ki onun kellesi, sofininkinden daha hoş.
-
راست میکرد از پی سیلیش دست ** که قصاص سیلیم ارزان شدست 1565
- Vurduğum sillenin cezası ucuz deyip vurmak için elini kaldırdı.
-
سوی گوش قاضی آمد بهر راز ** سیلیی آورد قاضی را فراز
- Kadının yanına gidip kulağına bir şey söyleyecek gibi yaptı, ensesine bir hudayi sille aşketti.
-
گفت هر شش را بگیرید ای دو خصم ** من شوم آزاد بی خرخاش و وصم
- Dedi ki: Altı kuruşu bölüşün ben de hırıltıdan gürültüden kurtulayım!
-
طیره شدن قاضی از سیلی درویش و سرزنش کردن صوفی قاضی را
- Kadının bundan kızması,sofinin ona sitemde bulunması
-
گشت قاضی طیره صوفی گفت هی ** حکم تو عدلست لاشپک نیست غی
- Kadı kızınca sofi, hey dedi. Şüphe yok ki senin hükmün adalettir, azgınlık değil.