English    Türkçe    فارسی   

6
1609-1618

  • چونک دار الضرب را سلطان خداست  ** نقد را چون ضرب خوب و نارواست 
  • Para basılan yerin sahibi Allah iken nasıl oluyor da paraların bir kısmı iyi basılıyor, bir kısmı fena?
  • چون خدا فرمود ره را راه من  ** این خفیر از چیست و آن یک راه‌زن  1610
  • Allah, yola “benim yolum” dedikten sonra neden bu ahde vefa etmede, öbürü yol kesmede.
  • از یک اشکم چون رسد حر و سفیه  ** چون یقین شد الولد سر ابیه 
  • Mademki hür kişiyle şaşkın kişi, bir karından doğmada, “Çocuk, babanın sırrıdır” sözü nasıl doğru oluyor?
  • وحدتی که دید با چندین هزار  ** صد هزاران جنبش از عین قرار 
  • Binlerce suretle görünen birliği kim görmüştür? Daimî olarak duran bir varlıktan nasıl oluyor da yüz binlerce hareket meydana geliyor?
  • جواب گفتن آن قاضی صوفی را 
  • Kadının sofiye cevabı
  • گفت قاضی صوفیا خیره مشو  ** یک مثالی در بیان این شنو 
  • Kadı dedi ki: Ey sofi, şaşırma. Bunu bir örnekle anlatacağım dinle!
  • هم‌چنانک بی‌قراری عاشقان  ** حاصل آمد از قرار دلستان 
  • Âşıkların kararsızlığı da sevgilinin karar ve sebatından ileri gelir.
  • او چو که در ناز ثابت آمده  ** عاشقان چون برگها لرزان شده  1615
  • O dağ gibi nazlanıp durur, âşıklar da yapraklar gibi titrerler.
  • خنده‌ی او گریه‌ها انگیخته  ** آب رویش آب روها ریخته 
  • Onun gülüşü ağlamalar koparır, yüzünün suyu yüz sularını yerlere döker.
  • این همه چون و چگونه چون زبد  ** بر سر دریای بی‌چون می‌طپد 
  • Bütün bu keyfiyetler, köpük gibi denizin üstünde oynar durur.
  • ضد و ندش نیست در ذات و عمل  ** زان بپوشیدند هستیها حلل 
  • Fakat denizin zatında da bir zıttı, bir ortağı benzeri yoktur, işinde de. Varlıklar, varlık libaslarını ondan giyerler.