-
تنگ بالا بهر جسمآرای را ** زیر واسع تا نگیرد پای را
- Belden yukarısı dar olsun da güzel dursun, beni bezesin. Fakat aşağı tarafı bol olmalı ki savaşta ayağıma dolaşmasın.
-
گفت صد خدمت کنم ای ذو وداد ** در قبولش دست بر دیده نهاد
- Terzi, sevimli müşterim, sana yüzlerce hizmette bulunayım deyip elini gözünün üstüne koydu, baş üstüne dedi.
-
پس بپیمود و بدید او روی کار ** بعد از آن بگشاد لب را در فشار
- Kumaşı önce bir ölçtü, ne kadardan çıkacak onu anladı, sonra Türkü lâfa tuttu.
-
از حکایتهای میران دگر ** وز کرمها و عطاء آن نفر 1690
- Başka beylerin hikâyelerini söylemeye, onların lûtuf ve ihsanları övmeye koyuldu.
-
وز بخیلان و ز تحشیراتشان ** از برای خنده هم داد او نشان
- Nekeslerden, onların aşağılık huylarından bahsetti. Güldürmek için tuhaf tuhaf sözler söyledi.
-
همچو آتش کرد مقراضی برون ** میبرید و لب پر افسانه و فسون
- Ateş gibi makasını çıkardı, kumaşı kesmeye başladı. Ağzıysa masallarla afsunlarla doluydu.
-
مضاحک گفتن درزی و ترک را از قوت خنده بسته شدن دو چشم تنگ او و فرصت یافتن درزی
- Terzinin güldürecek şeyler söylemesi,Türk’ün kahkahalarla gülmesi ve küçücük, daracık gözlerinin kapanması,terzinin de bu suretle kumaşı çalmaya fırsat bulması
-
ترک خندیدن گرفت از داستان ** چشم تنگش گشت بسته آن زمان
- Türk, hikâyelere gülmeye başladı. Daracık gözü tamamı ile örtüldü.
-
پارهای دزدید و کردش زیر ران ** از جز حق از همه احیا نهان
- Terzi, kumaştan bir parça çalıp oyluğunun altına gizledi. Allah’dan başka kimsecikler görmedi.
-
حق همیدید آن ولی ستارخوست ** لیک چون از حد بری غماز اوست 1695
- Allah, her şeyi görür ama huyu, örtmektir. Fakat haddini aştın mı açan da odur ha!
-
ترک را از لذت افسانهاش ** رفت از دل دعوی پیشانهاش
- Türk, onun masallarının lezzetinden giriştiği bahsi tamamen unuttu.