-
گر جهاد و صوم سختست و خشن ** لیک این بهتر ز بعد ممتحن
- Savaş ve oruç güçtür, çetindir. Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allahnın, kulu kendinden uzaklaştırmasından, böyle bir derde uğratmasından yeğdir.
-
رنج کی ماند دمی که ذوالمنن ** گویدت چونی تو ای رنجور من 1770
- İhsan ve lûtuflar ıssı Allah, bir gün, ey benim hastam, ey benim mihnetime uğrayan kul, nasılsın? derse hiç zahmet ve eziyet kalır mı?
-
ور نگوید کت نه آن فهم و فن است ** لیک آن ذوق تو پرسش کردنست
- Hattâ böyle demese bile, böyle dediğini duymasan, anlamasan bile senin o zevkin yok mu? Allah’nın senin hatırını sormasıdır işte.
-
آن ملیحان که طبیبان دلاند ** سوی رنجوران به پرسش مایلاند
- Gönül hekimleri olan güzeller, hastaların hatırını sormaya düşkündürler.
-
وز حذر از ننگ و از نامی کنند ** چارهای سازند و پیغامی کنند
- Utanır, söz olmasın derlerse bir çare bulurlar, yine haber gönderirler.
-
ورنه در دلشان بود آن مفتکر ** نیست معشوقی ز عاشق بیخبر
- Haber bile göndermeseler bunu düşünürler ya. Hâsılı hiçbir sevgili yoktur ki âşıkından haberi olmasın?
-
ای تو جویای نوادر داستان ** هم فسانهی عشقبازان را بخوان 1775
- Ey duyulmamış, eşsiz hikâyeler arayan, âşıkların hikâyesini oku.
-
بس بجوشیدی درین عهد مدید ** ترکجوشی هم نگشتی ای قدید
- Bunca uzun zamanlardır kaynar durursun ama yine de tatar aşı gibi yarı pişman bir haldesin ey kadid olmuş adam!
-
دیدهای عمری تو داد و داوری ** وانگه از نادیدگان ناشیتری
- Bir ömürdür Allah adaletini görmüş, o tadı almışsın da yine görmeyenlerden daha namahremsin.
-
هر که شاگردیش کرد استاد شد ** تو سپستر رفتهای ای کور لد
- Talebelik eden üstat olur. Öyle olduğu halde sen günden güne geri gitmişsin a inatçı kör.