-
هر دو گون حسن لطیف مرتضی ** شاهد احبال و حشر ما مضی
- Bu iki seçilmiş lâtif güzellik de gebeliklere ve geçmiş zamandaki haşirlere şahadet ederler.
-
همچو یخ کاندر تموز مستجد ** هر دم افسانهی زمستان میکند
- Yeniden yeniye gelen temmuz ayında buzun, her an kış hikâyelerini söylemesi gibi.
-
ذکر آن اریاح سرد و زمهریر ** اندر آن ازمان و ایام عسیر 1820
- Hani buz da, soğuk rüzgârları, zemheriyi, yaz günlerinde o güç zamanları söyler ya.
-
همچو آن میوه که در وقت شتا ** میکند افسانهی لطف خدا
- Kışın meyve ve Allah lûtfunun hikâyelerini anlatır.
-
قصهی دور تبسمهای شمس ** وآن عروسان چمن را لمس و طمس
- Güneşin gülümsediği zamanları, çimen gelinlerine dokunup eksiltmesini söyler.
-
حال رفت و ماند جزوت یادگار ** یا ازو واپرس یا خود یاد آر
- İşte onun gibi senden de hal gitti, cüzün o halin armağanı olarak kaldı. Ya ona sor, yahut da hatırla.
-
چون فرو گیرد غمت گر چستیی ** زان دم نومید کن وا جستیی
- Gama giriftar oldun mu çeviksen derhal sıçrar, o ümitsizlik deminden kurtulursun.
-
گفتییش ای غصهی منکر به حال ** راتبهی انعامها را زان کمال 1825
- Ona, ey hali, nimetleri o yüceliği inkâr eden gam, dersin...
-
گر بهر دم نت بهار و خرمیست ** همچو چاش گل تنت انبار چیست
- Her dem baharda, neşede değilsin de gül yığınına benzeyen bedenin, neyin ambarı ya?
-
چاش گل تن فکر تو همچون گلاب ** منکر گل شد گلاب اینت عجاب
- Gül yığını bedenin, düşüncen de gül suyu gibi. Gül suyu, gülü inkâr ediyor ha. Şaşılacak şey bu işte!