-
آنچنان که از صقل نور مصطفی ** صد هزاران نوع ظلمت شد ضیا
- Nitekim Mustafa’nın nurunun cilâsı ile yüz binlerce çeşit karanlık ışık kesildi.
-
از جهود و مشرک و ترسا و مغ ** جملگی یکرنگ شد زان الپ الغ
- O ulu er yüzünden Yahudilerin, Allah’ya şirk koşanların, Hıristiyanların, Mecusilerin hepsi bir renge boyandılar.
-
صد هزاران سایه کوتاه و دراز ** شد یکی در نور آن خورشید راز
- Yüz binlerce kısa ve uzun gölgeler o sır denizinin nurunda bir oldular.
-
نه درازی ماند نه کوته نه پهن ** گونه گونه سایه در خورشید رهن
- Ne uzunluk kaldı, ne kısalık, ne genişlik. Çeşit, çeşit gölgeler, güneşe rehin oldu.
-
لیک یکرنگی که اندر محشرست ** بر بد و بر نیک کشف و ظاهرست 1865
- Fakat mahşerdeki tek renge boyanış, iyiye de apaçık görünür, kötüye de.
-
که معانی آن جهان صورت شود ** نقشهامان در خور خصلت شود
- O âlemde mânalar, surete bürünürler. Suretlerimiz, hülyalarımıza uygun olur.
-
گردد آنگه فکر نقش نامهها ** این بطانه روی کار جامهها
- O zamanda mektupların sureti açığa çıkar, elbiselerin astarı yüz olur, herkesin içi, dışına döner.
-
این زمان سرها مثال گاو پیس ** دوک نطق اندر ملل صد رنگ ریس
- Şimdi gizli şeyler, alacalı öküze benzer. Söz iği, âlem içinde yüzlerce renkte bir iplik gibi görünür.
-
نوبت صدرنگیست و صددلی ** عالم یک رنگ کی گردد جلی
- Şimdi yüzlerce renge boyanma, yüzlerce gönül sahibi olma devri. Tek renkli olma âlemi nereden tecelli edecek?
-
نوبت زنگست رومی شد نهان ** این شبست و آفتاب اندر رهان 1870
- Şimdi zencilik zamanı. Rum diyarına mensup olanlar, beyaz güzeller gizli. Şimdi gece, güneş gizli.